[Bsb-forum:565] Re: [Bsb:3254] FW: Re: DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...
Evrim Önal
callisthes at hotmail.com
7 Eki 2011 Cum 11:22:53 EEST
Noyan Bey,
İddialarına karşı çıkılan ve iddialarını etraflıca savunacak durumda olmayan herkes "dediğimi anlamadın" der. Maalesef inandırıcı değil. Otuz yıldır okuma yazma biliyorum, daha okuyup da anlayamadığım bir şey olmadı. Doktora falan da yaptığıma göre herhalde iyi kötü bir izan sahibiyimdir. İnsanların bilim insanı kimliğiyle bulundukları bir yerde, "anlamamışın yazdıklarımı" şeklinde savunma yapmak, af buyrun ama, terbiye sınırlarını zorluyor.
Bir kez daha vurguluyorum, eleştirim şudur: 2007-2011 virajında sıkı bir yenilgi alan ve iktidarı toptan kaybeden kemalist ideoloji, kendisine bugün bir hayal dünyası yaratıyor. Bu hayal dünyasında ordu hala görev başında ve ülkeyi rayına oturtmak için doğru zamanı bekliyor, halk AKP'yi aslında göründüğü kadar desteklemiyor ve AKP'nin seçim sonuçları büyük ölçüde hileye dayanıyor vb.
Sizin köşe yazarı olduğunuz gazete, TSK komuta kademesi beyaz bayrak çekip istifa ettiğinde "çuvalı attılar" diye manşet attı Noyan Bey. Sizin de bu görüşü paylaşıyor olduğunuza şüphem yok. Bakın ne diyor gazeteniz:
"Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı, bu dayatmalara karşı istifa
etti. İstifalar Türk ordusunun ayağa kalkmasıdır. Türki'nin dönüm
noktasıdır. Millet ve ordu, ABD – AKP tezgahına devrimle yanıt verecek!"
Beyaz bayrağı isyan bayrağı zannedenler, bugün yepyeni görevlerle donanmakta olan TSK bu pis görevleri Orta Doğu'da yerine getirmeye başladığında buna angaje olacaklar. AKP, nasıl kendi yargısını oluşturuyorsa kendi TSK komuta kademesini de oluşturacak. Siz ise oturmuş sol darbe bekliyorsunuz. Üstelik sadece siz değil, umudunu TSK'ya bağlamış bir sürü görece aklı başında insan da bunun olabileceğini zannediyor. Etkisi kahvedeki çaycıdan az daha fazla olan birtakım emekli generaller "bizi izlemeye devam edin" diyor, cumhuriyetin ilerici değerlerini sahiplenen ama bu ideolojik değerleri (her niyeyse, 12 Eylül'e rağmen) TSK'da somutlayan aydınlanmış orta sınıf da bu müptezel adamları dinliyor.
Sizi ve böyle düşünen herkesi hayal dünyasından çıkmaya davet ediyorum! TSK'nın bugünden sonra bir kurum olarak AKP karşıtı birşey yapması mümkün değildir. İçinizde taşıdığınız ayaktakımına yönelik istihza duygularını artık söküp atın ve bu ülkede devrim olacaksa, bunun işçi sınıfının kalkışması ile olacağını bir zahmet idrak edin. TSK'nın sol bir darbe yapması şöyle dursun, ilerici bir darbe yapması dahi mümkün değildir. TSK'nın darbe sicili, 27 Mayıs'ın tuhaf içeriğine rağmen, cumhuriyetçi-darbeci bir geleneğe değil, üstlerine sorgulamaksızın biata dayanır. Bugün TSK'da ilerici bir takım subaylar varsa, hepsi evlerinde "generallerimiz durumu değerlendiriyorlar, onları izlemeliyim" diye meditasyon yapıyordur. Aksi taktirde şu ana kadar çoktan, hatta 2007 dalgası gerilemeye başlamadan en azından bir Talat Aydemir vakasının yaşanması gerekirdi.
Fırsat vardı, malzeme yoktu Noyan Bey. TSK bir Chavez çıkartamadı. Çıkartması da beklenemezdi.
Bu ülkede yaşanan rejim değişikliğinden rahatsız olan insanları TSK hülyalarıyla uyutmayı bırakın Noyan Bey. Dinci liberaller nasıl TSK öcüsünü kullanıyorsa siz de aynısını tersten kullanıyorsunuz. AKP TSK'yı yedeğine çektikçe, TSK'ya halen güven duyan aldatılmış insanlar da pasifleşerek AKP yedeğine girecek. Bize öncü bir ordu değil, öncü bir işçi sınıfı gerekiyor. Orduda hala ilerici bir takım subaylar varsa, bir zahmet o zaman devrime destek verirler, biz de kim ilerici kim gerici görürüz.
Saygılarımla
From: noyanumruk at hotmail.com
To: bsb at listweb.bilkent.edu.tr
Date: Thu, 6 Oct 2011 15:38:12 +0000
Subject: [Bsb:3254] FW: Re: DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...
Ne yazık, yazı iyi okunmamış ve hiçbir şey anlanılmamış...Aşağıdaki satırları tavsiye ederim...
CİDDİ ADAMLAR
CİDDİ ADAMLAR
CİDDİ ADAMLAR
NOT:Yazıları net okuyabilmek için CTRL+ ile büyütebilirsiniz,yada CTRL - ile küçültebilirsiniz.
*YAZIK, YAZI DİKKATLİCE OKUNMAMIŞ VE HİÇBİR ŞEY ANLAŞILMAMIŞ... BELKİ AŞAĞIDAKİ YAZININ KIRMIZI BANTLI BÖLÜMÜNÜN BİR TARARI OLUR...
08 Eylül 2011 Perşembe
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
Dr. Noyan UMRUK
Doğu Akdeniz deyince işe Kıbrıs’tan başlamak gerekiyor. Çünkü hem stratejik önemi büyük devasa bir uçak gemisi, hem ciddi bir petrol-doğal gaz platformu olarak öncelikli ve temel bir ulusal sorun.*
Sorunu, yeniden iyice ısıtan Papadopulos oldu. Papadopulos, KKTC *ve Türkiye’nin sözlü uyarılarına kulağını tıkayarak yabancı şirketlerle petrol arama konusunda bağlantı kurdu. Bir şirket, Limasol açıklarında arama yapmaya başladı. Üç dört gün süren bu çalışma Türk donanmasının bölgede bir tur atmasından sonra ‘güvenlik endişesiyle’ durduruldu.
Hristofyas da gerginliği tırmandıracağını bile bile “milli politikalarını” ısrarla sürdürüyor. İsrail’le yapılan anlaşma, Hristofyas’ın bu tehlikeli oyununun son ve önemli aşaması.
Şimdi bir soru: Tüm bunlar olurken garantör ülkeler Türkiye ve İngiltere bu sürecin dışında mı kalacak? Kıbrıs’ta ABD’nin de kullandığı iki İngiliz Üssü var. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri. (CIA)’in yayınladığı “World Factbook 2005”e göre(1) Akrotiri tanınmış bir devlet. Bu devletin şimdi bir de “Kıta Sahanlığı” oluşturuldu.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan bu kıta sahanlığı, petrol yatakları fark edilince ortaya çıkıverdi. Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikata girişti, anavatanı İngiltere ile birlikte. Kraliyet Hava, Kara kuvvetleri ve donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı, daha önce. Böylece “Akrotiri Kara Suları” deyimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun bir gerekçesi de var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok. Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz ya da Akrotiri devleti tatbikat yapmak için, 1960 Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
“Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarımadasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve “Münhasır Ekonomik Bölge” hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak. ‘Münhasır Ekonomik Bölgenin’ varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara destek vermesi karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler.”(2)
Zaten ne ABD, ne İngiltere bu yatakların işletilmesini Rumlara bırakırdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Çok yönlü senaryolarla karşı karşıyayız.
Kısaca, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı proaktif davranarak, Uzun zamandır, A.B.D., İngiltere, A.B. ile çok uluslu şirketler ve de O.doğu ülkeleriyle çıkar birlikteliği bazında aynı yörüngeye oturmaya çalışıyor.
Sonunda, ABD’nin Mobili ile anlaşan Kıbrıs Rum Kesimi kuruluş günü olan 1 Ekim 2011’de doğal gaz arama çalışmalarını başlatıyor. Sondaj çalışmasından olumlu sonuç alındığında başka çok uluslu şirketlerle de anlaşmalar yapılacak. Bu gelişmeler sonucu Kıbrıs Rum Kesiminin yıllık 10 milyon avro gelir sağlayacağı değerlendiriliyor.
Türkiye ise, Ege ve D.Akdeniz’deki en güçlü kozunu, uluslararası alandaki en güçlü markasını, TSK ve donanmasının, yıllar önce bu amaçla Marmaris-Aksaz’a konuşlanan yenilmez armadasının zafiyete uğratılması için elinden geleni ardına koymayan küresel çaba ve manipülasyonları ve de bunların işbirlikçilerinin marifetlerini yargıyı da alet ederek perçinliyor. Bakın durum nedir? Yüzlerce general(17si Amiral), subay ve astsubay tutsak. 20 temmuz 1975 tarihinde NATO’dan bağımsız bir milli güç olarak kurulan Ege Ordusunun kaldırılması bile tartışmaya açılıyor(3).
Ve nihayet ”Türk ordusunu darmadağın ettik… Hep birlikte, bu yüzyılın en başarılı ordularından birini, hezimete uğrattık… Oysa o ordu, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış yepyeni bir ülkenin gururuydu… Bu ülkenin hâlâ güçlü bir orduya ihtiyacı var… Ve en ihtiyacımız olduğu bir sırada, o asker elinde gazlı bezle yarasını sarmaya çalışıyor… Tarih bir gün bunu böyle yazacak…”(4) denilmek zorunda kalınıyor.
Dikkat ediyor musunuz? Her bağımsız ve egemen ülkenin yaptığı gibi ulusal çıkarlara odaklanmış bir dış politika yerine, ABD bile yüksek profil göstermekten çekinirken, bölge kabadayısı imajı yaratılarak, güvenlik ve ekonomik alanlarda(5)cepheler çoğaltılıyor. Libya ve Suriye’den sonra “One minute” şovu ile başlatılan, Marmara olayı ve BM raporu ile tırmandırılan İsrail. Küresel merkez denetiminde Doğu Akdeniz ısıtılıyor…
Nerede kaldı ulusal çıkarlar, sıfır sorunlu dış politika ve ne idüğü belirsiz demokratik açılımlı iç politika? Sonunda, inşallah “Bravo kapitano …” durumuna düşülmez. Fakat, işin şakası yok. Ülke, bir yandan içeride ve dışarıda kan kaybediyor; bir yandan çok ciddi badirelere gebe …
*Sevgili okurlar konunun geçmişine ilişkin geçen haftaki yazıyı gazetenin portalinde ya da www.turkcelil.com’da bulabilirler.
Yazı için: http://www.turkcelil.com/?p=33033
*KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı, saygıdeğer büyüğümüz R.Denktaş’a hepimiz adına acil şifalar diliyorum.
(1) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html
(2) Prof. Dr. Ata ATUN, http://www.seffafgazete.com/yazar.asp?yaziID=675
(3)Radikal G.,01.09.2011, Radikal gazetesinin haberine göre, Çelik,15 maddelik eylem planını açıklarken Ege ve 1nci orduların varlığını da tartışmaya açtı.
(4) Ertuğrul Özkök; “Duygusal Ricat”, Hürriyet G., 26. 08.2011
(5)Utku Çakırözer; ‘Davutoğlu’nun Hatası, BM’ye O Raporu Yazdırmaktı’Cumhuriyet G., 04.09.2011
AYDINLIK G., 8.9.2
Kıbrıs'taki Akrotiri Devleti
Kıbrıs’ta iki tane İngiliz Üssü bulunuyor. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri.
Amerika Birleşik devletleri Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) yayınladığı “World Factbook 2005’e göre Akrotiri adlı İngiliz üssü tanınmış bir devlet ve adı da AKROTIRI.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html internet adresinden bu bilgileri alabilirsiniz.
Devlet Başkanı 16 Ağustos 1960 tarihinden beridir İngiliz Kraliçesi Elizabeth II. Hükümetin başı ise 26 Nisan 2006 tarihinden beri General Richard Lacey. Bu devletin garantörü İngiltere ve hudutları içinde de İngiliz Ordusu bulunmakta.
Orta Doğu ülkelerine yapılan her hava saldırısında bu üsler hem Amerikalılar hem de İngilizler tarafından kullanılmakta.
Tabii bu devletin şimdi birde “Kıta Sahanlığı” oluştu aniden.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan İngiliz Üslerinin kıta sahanlığı, Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon yatakları bulununca varlığı ortaya çıktı.
Hidro karbon yataklarının varlığından sonra İngiltere devletinin adaya bakışı da değişti.
Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikat yapmak hazırlığında, tabii anavatanı İngiltere ile birlikte.
Bu tatbikatın amacı “İngiliz Gücünün Akdeniz’de Gösterilmesi” olduğu kesin. Bu güne değin her tür uçak ile İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinin, Kara kuvvetleri ve aralarında sadece kendi başına 15 adet helikopter taşıyan bir helikopter gemisinin de bulunduğu 7 deniz birliğinden oluşan İngiliz Kraliyet donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı.
Bu tatbikat sırasında Akrotiri devleti kara suları içinde ve Kıbrıs adası açıklarında gerçek mermilerle atışlar yapılacak, hava savunma tatbikatı gerçekleştirilecek ve aynı zamanda da İngiliz Kraliyet deniz piyadeleri tugayı amfibik faaliyetlerde bulunacak.
Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat ilk başta Sardunya Adası’nda gerçekleştirilecekti ama son anda Akrotiri kara sularında yapılmasına karar verildi. Böylece “Akrotiri Kara Suları” değimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun da bir tek gerekçesi var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok.
Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz devleti veya Akrotiri Egemen Üsler Bölgesi yönetimi tatbikat yapmak istediğinde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
Nisan ayı başında komando birlikleri ile üç savaş gemisi tatbikata katılmak için Akrotiri’ye gelmişti. Bunlara içinde bir adet helikopter gemisi ile 4 başka geminin bulunduğu ikinci bir grup gemi daha eklenecek. Diğer gemiler ve birlikler de bölgeye bir plan çerçevesinde intikal etmek üzereler.
Doğu Akdeniz’de askeri tatbikatlar yapılması, bölgede hidrokarbon araştırmalarının başlamasında itibaren İngilizlerin planlamalarında yer almaya başladı. Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat, büyük bir olasılıkla Mayıs ayı bitmeden gerçekleştirilecek.
Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarım adasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak.
Münhasır Ekonomik Bölgenin varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara her türü desteği vereceği karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler ve yanlarına da İngiltere gibi bir devleti almış olacaklar.
Zaten Rumlar isteseler de istemeseler de, ne ABD ne İngiltere ne de İsrail, bu yatakların çalıştırılmasını Rumlara bırakmazdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar.
İşin ilginç yanı bu üslerin var oluş anlaşmasında biz Kıbrıslı Türklerin de imzası var. Münhasır Ekonomik Bölge hakkında da olmalı.
Prof. Dr. Ata ATUN
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
08 Eylül 2011 Perşembe
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
Dr. Noyan UMRUK
Doğu Akdeniz deyince işe Kıbrıs’tan başlamak gerekiyor. Çünkü hem stratejik önemi büyük devasa bir uçak gemisi, hem ciddi bir petrol-doğal gaz platformu olarak öncelikli ve temel bir ulusal sorun.*
Sorunu, yeniden iyice ısıtan Papadopulos oldu. Papadopulos, KKTC *ve Türkiye’nin sözlü uyarılarına kulağını tıkayarak yabancı şirketlerle petrol arama konusunda bağlantı kurdu. Bir şirket, Limasol açıklarında arama yapmaya başladı. Üç dört gün süren bu çalışma Türk donanmasının bölgede bir tur atmasından sonra ‘güvenlik endişesiyle’ durduruldu.
Hristofyas da gerginliği tırmandıracağını bile bile “milli politikalarını” ısrarla sürdürüyor. İsrail’le yapılan anlaşma, Hristofyas’ın bu tehlikeli oyununun son ve önemli aşaması.
Şimdi bir soru: Tüm bunlar olurken garantör ülkeler Türkiye ve İngiltere bu sürecin dışında mı kalacak? Kıbrıs’ta ABD’nin de kullandığı iki İngiliz Üssü var. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri. (CIA)’in yayınladığı “World Factbook 2005”e göre(1) Akrotiri tanınmış bir devlet. Bu devletin şimdi bir de “Kıta Sahanlığı” oluşturuldu.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan bu kıta sahanlığı, petrol yatakları fark edilince ortaya çıkıverdi. Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikata girişti, anavatanı İngiltere ile birlikte. Kraliyet Hava, Kara kuvvetleri ve donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı, daha önce. Böylece “Akrotiri Kara Suları” deyimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun bir gerekçesi de var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok. Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz ya da Akrotiri devleti tatbikat yapmak için, 1960 Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
“Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarımadasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve “Münhasır Ekonomik Bölge” hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak. ‘Münhasır Ekonomik Bölgenin’ varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara destek vermesi karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler.”(2)
Zaten ne ABD, ne İngiltere bu yatakların işletilmesini Rumlara bırakırdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Çok yönlü senaryolarla karşı karşıyayız.
Kısaca, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı proaktif davranarak, Uzun zamandır, A.B.D., İngiltere, A.B. ile çok uluslu şirketler ve de O.doğu ülkeleriyle çıkar birlikteliği bazında aynı yörüngeye oturmaya çalışıyor.
Sonunda, ABD’nin Mobili ile anlaşan Kıbrıs Rum Kesimi kuruluş günü olan 1 Ekim 2011’de doğal gaz arama çalışmalarını başlatıyor. Sondaj çalışmasından olumlu sonuç alındığında başka çok uluslu şirketlerle de anlaşmalar yapılacak. Bu gelişmeler sonucu Kıbrıs Rum Kesiminin yıllık 10 milyon avro gelir sağlayacağı değerlendiriliyor.
Türkiye ise, Ege ve D.Akdeniz’deki en güçlü kozunu, uluslararası alandaki en güçlü markasını, TSK ve donanmasının, yıllar önce bu amaçla Marmaris-Aksaz’a konuşlanan yenilmez armadasının zafiyete uğratılması için elinden geleni ardına koymayan küresel çaba ve manipülasyonları ve de bunların işbirlikçilerinin marifetlerini yargıyı da alet ederek perçinliyor. Bakın durum nedir? Yüzlerce general(17si Amiral), subay ve astsubay tutsak. 20 temmuz 1975 tarihinde NATO’dan bağımsız bir milli güç olarak kurulan Ege Ordusunun kaldırılması bile tartışmaya açılıyor(3).
Ve nihayet ”Türk ordusunu darmadağın ettik… Hep birlikte, bu yüzyılın en başarılı ordularından birini, hezimete uğrattık… Oysa o ordu, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış yepyeni bir ülkenin gururuydu… Bu ülkenin hâlâ güçlü bir orduya ihtiyacı var… Ve en ihtiyacımız olduğu bir sırada, o asker elinde gazlı bezle yarasını sarmaya çalışıyor… Tarih bir gün bunu böyle yazacak…”(4) denilmek zorunda kalınıyor.
Dikkat ediyor musunuz? Her bağımsız ve egemen ülkenin yaptığı gibi ulusal çıkarlara odaklanmış bir dış politika yerine, ABD bile yüksek profil göstermekten çekinirken, bölge kabadayısı imajı yaratılarak, güvenlik ve ekonomik alanlarda(5)cepheler çoğaltılıyor. Libya ve Suriye’den sonra “One minute” şovu ile başlatılan, Marmara olayı ve BM raporu ile tırmandırılan İsrail. Küresel merkez denetiminde Doğu Akdeniz ısıtılıyor…
Nerede kaldı ulusal çıkarlar, sıfır sorunlu dış politika ve ne idüğü belirsiz demokratik açılımlı iç politika? Sonunda, inşallah “Bravo kapitano …” durumuna düşülmez. Fakat, işin şakası yok. Ülke, bir yandan içeride ve dışarıda kan kaybediyor; bir yandan çok ciddi badirelere gebe …
*Sevgili okurlar konunun geçmişine ilişkin geçen haftaki yazıyı gazetenin portalinde ya da www.turkcelil.com’da bulabilirler.
Yazı için: http://www.turkcelil.com/?p=33033
*KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı, saygıdeğer büyüğümüz R.Denktaş’a hepimiz adına acil şifalar diliyorum.
(1) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html
(2) Prof. Dr. Ata ATUN, http://www.seffafgazete.com/yazar.asp?yaziID=675
(3)Radikal G.,01.09.2011, Radikal gazetesinin haberine göre, Çelik,15 maddelik eylem planını açıklarken Ege ve 1nci orduların varlığını da tartışmaya açtı.
(4) Ertuğrul Özkök; “Duygusal Ricat”, Hürriyet G., 26. 08.2011
(5)Utku Çakırözer; ‘Davutoğlu’nun Hatası, BM’ye O Raporu Yazdırmaktı’Cumhuriyet G., 04.09.2011
AYDINLIK G., 8.9.2
Kıbrıs'taki Akrotiri Devleti
Kıbrıs’ta iki tane İngiliz Üssü bulunuyor. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri.
Amerika Birleşik devletleri Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) yayınladığı “World Factbook 2005’e göre Akrotiri adlı İngiliz üssü tanınmış bir devlet ve adı da AKROTIRI.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html internet adresinden bu bilgileri alabilirsiniz.
Devlet Başkanı 16 Ağustos 1960 tarihinden beridir İngiliz Kraliçesi Elizabeth II. Hükümetin başı ise 26 Nisan 2006 tarihinden beri General Richard Lacey. Bu devletin garantörü İngiltere ve hudutları içinde de İngiliz Ordusu bulunmakta.
Orta Doğu ülkelerine yapılan her hava saldırısında bu üsler hem Amerikalılar hem de İngilizler tarafından kullanılmakta.
Tabii bu devletin şimdi birde “Kıta Sahanlığı” oluştu aniden.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan İngiliz Üslerinin kıta sahanlığı, Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon yatakları bulununca varlığı ortaya çıktı.
Hidro karbon yataklarının varlığından sonra İngiltere devletinin adaya bakışı da değişti.
Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikat yapmak hazırlığında, tabii anavatanı İngiltere ile birlikte.
Bu tatbikatın amacı “İngiliz Gücünün Akdeniz’de Gösterilmesi” olduğu kesin. Bu güne değin her tür uçak ile İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinin, Kara kuvvetleri ve aralarında sadece kendi başına 15 adet helikopter taşıyan bir helikopter gemisinin de bulunduğu 7 deniz birliğinden oluşan İngiliz Kraliyet donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı.
Bu tatbikat sırasında Akrotiri devleti kara suları içinde ve Kıbrıs adası açıklarında gerçek mermilerle atışlar yapılacak, hava savunma tatbikatı gerçekleştirilecek ve aynı zamanda da İngiliz Kraliyet deniz piyadeleri tugayı amfibik faaliyetlerde bulunacak.
Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat ilk başta Sardunya Adası’nda gerçekleştirilecekti ama son anda Akrotiri kara sularında yapılmasına karar verildi. Böylece “Akrotiri Kara Suları” değimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun da bir tek gerekçesi var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok.
Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz devleti veya Akrotiri Egemen Üsler Bölgesi yönetimi tatbikat yapmak istediğinde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
Nisan ayı başında komando birlikleri ile üç savaş gemisi tatbikata katılmak için Akrotiri’ye gelmişti. Bunlara içinde bir adet helikopter gemisi ile 4 başka geminin bulunduğu ikinci bir grup gemi daha eklenecek. Diğer gemiler ve birlikler de bölgeye bir plan çerçevesinde intikal etmek üzereler.
Doğu Akdeniz’de askeri tatbikatlar yapılması, bölgede hidrokarbon araştırmalarının başlamasında itibaren İngilizlerin planlamalarında yer almaya başladı. Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat, büyük bir olasılıkla Mayıs ayı bitmeden gerçekleştirilecek.
Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarım adasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak.
Münhasır Ekonomik Bölgenin varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara her türü desteği vereceği karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler ve yanlarına da İngiltere gibi bir devleti almış olacaklar.
Zaten Rumlar isteseler de istemeseler de, ne ABD ne İngiltere ne de İsrail, bu yatakların çalıştırılmasını Rumlara bırakmazdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar.
İşin ilginç yanı bu üslerin var oluş anlaşmasında biz Kıbrıslı Türklerin de imzası var. Münhasır Ekonomik Bölge hakkında da olmalı.
Prof. Dr. Ata ATUN
08 Eylül 2011 Perşembe
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
.
DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI
Dr. Noyan UMRUK
Doğu Akdeniz deyince işe Kıbrıs’tan başlamak gerekiyor. Çünkü hem stratejik önemi büyük devasa bir uçak gemisi, hem ciddi bir petrol-doğal gaz platformu olarak öncelikli ve temel bir ulusal sorun.*
Sorunu, yeniden iyice ısıtan Papadopulos oldu. Papadopulos, KKTC *ve Türkiye’nin sözlü uyarılarına kulağını tıkayarak yabancı şirketlerle petrol arama konusunda bağlantı kurdu. Bir şirket, Limasol açıklarında arama yapmaya başladı. Üç dört gün süren bu çalışma Türk donanmasının bölgede bir tur atmasından sonra ‘güvenlik endişesiyle’ durduruldu.
Hristofyas da gerginliği tırmandıracağını bile bile “milli politikalarını” ısrarla sürdürüyor. İsrail’le yapılan anlaşma, Hristofyas’ın bu tehlikeli oyununun son ve önemli aşaması.
Şimdi bir soru: Tüm bunlar olurken garantör ülkeler Türkiye ve İngiltere bu sürecin dışında mı kalacak? Kıbrıs’ta ABD’nin de kullandığı iki İngiliz Üssü var. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri. (CIA)’in yayınladığı “World Factbook 2005”e göre(1) Akrotiri tanınmış bir devlet. Bu devletin şimdi bir de “Kıta Sahanlığı” oluşturuldu.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan bu kıta sahanlığı, petrol yatakları fark edilince ortaya çıkıverdi. Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikata girişti, anavatanı İngiltere ile birlikte. Kraliyet Hava, Kara kuvvetleri ve donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı, daha önce. Böylece “Akrotiri Kara Suları” deyimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun bir gerekçesi de var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok. Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz ya da Akrotiri devleti tatbikat yapmak için, 1960 Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
“Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarımadasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve “Münhasır Ekonomik Bölge” hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak. ‘Münhasır Ekonomik Bölgenin’ varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara destek vermesi karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler.”(2)
Zaten ne ABD, ne İngiltere bu yatakların işletilmesini Rumlara bırakırdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Çok yönlü senaryolarla karşı karşıyayız.
Kısaca, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı proaktif davranarak, Uzun zamandır, A.B.D., İngiltere, A.B. ile çok uluslu şirketler ve de O.doğu ülkeleriyle çıkar birlikteliği bazında aynı yörüngeye oturmaya çalışıyor.
Sonunda, ABD’nin Mobili ile anlaşan Kıbrıs Rum Kesimi kuruluş günü olan 1 Ekim 2011’de doğal gaz arama çalışmalarını başlatıyor. Sondaj çalışmasından olumlu sonuç alındığında başka çok uluslu şirketlerle de anlaşmalar yapılacak. Bu gelişmeler sonucu Kıbrıs Rum Kesiminin yıllık 10 milyon avro gelir sağlayacağı değerlendiriliyor.
Türkiye ise, Ege ve D.Akdeniz’deki en güçlü kozunu, uluslararası alandaki en güçlü markasını, TSK ve donanmasının, yıllar önce bu amaçla Marmaris-Aksaz’a konuşlanan yenilmez armadasının zafiyete uğratılması için elinden geleni ardına koymayan küresel çaba ve manipülasyonları ve de bunların işbirlikçilerinin marifetlerini yargıyı da alet ederek perçinliyor. Bakın durum nedir? Yüzlerce general(17si Amiral), subay ve astsubay tutsak. 20 temmuz 1975 tarihinde NATO’dan bağımsız bir milli güç olarak kurulan Ege Ordusunun kaldırılması bile tartışmaya açılıyor(3).
Ve nihayet ”Türk ordusunu darmadağın ettik… Hep birlikte, bu yüzyılın en başarılı ordularından birini, hezimete uğrattık… Oysa o ordu, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış yepyeni bir ülkenin gururuydu… Bu ülkenin hâlâ güçlü bir orduya ihtiyacı var… Ve en ihtiyacımız olduğu bir sırada, o asker elinde gazlı bezle yarasını sarmaya çalışıyor… Tarih bir gün bunu böyle yazacak…”(4) denilmek zorunda kalınıyor.
Dikkat ediyor musunuz? Her bağımsız ve egemen ülkenin yaptığı gibi ulusal çıkarlara odaklanmış bir dış politika yerine, ABD bile yüksek profil göstermekten çekinirken, bölge kabadayısı imajı yaratılarak, güvenlik ve ekonomik alanlarda(5)cepheler çoğaltılıyor. Libya ve Suriye’den sonra “One minute” şovu ile başlatılan, Marmara olayı ve BM raporu ile tırmandırılan İsrail. Küresel merkez denetiminde Doğu Akdeniz ısıtılıyor…
Nerede kaldı ulusal çıkarlar, sıfır sorunlu dış politika ve ne idüğü belirsiz demokratik açılımlı iç politika? Sonunda, inşallah “Bravo kapitano …” durumuna düşülmez. Fakat, işin şakası yok. Ülke, bir yandan içeride ve dışarıda kan kaybediyor; bir yandan çok ciddi badirelere gebe …
*Sevgili okurlar konunun geçmişine ilişkin geçen haftaki yazıyı gazetenin portalinde ya da www.turkcelil.com’da bulabilirler.
Yazı için: http://www.turkcelil.com/?p=33033
*KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı, saygıdeğer büyüğümüz R.Denktaş’a hepimiz adına acil şifalar diliyorum.
(1) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html
(2) Prof. Dr. Ata ATUN, http://www.seffafgazete.com/yazar.asp?yaziID=675
(3)Radikal G.,01.09.2011, Radikal gazetesinin haberine göre, Çelik,15 maddelik eylem planını açıklarken Ege ve 1nci orduların varlığını da tartışmaya açtı.
(4) Ertuğrul Özkök; “Duygusal Ricat”, Hürriyet G., 26. 08.2011
(5)Utku Çakırözer; ‘Davutoğlu’nun Hatası, BM’ye O Raporu Yazdırmaktı’Cumhuriyet G., 04.09.2011
AYDINLIK G., 8.9.2
Kıbrıs'taki Akrotiri Devleti
Kıbrıs’ta iki tane İngiliz Üssü bulunuyor. Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir “Bağımsız Devlet” statüsünde bu İngiliz Üsleri.
Amerika Birleşik devletleri Merkezi Haber Alma Örgütü’nün (CIA) yayınladığı “World Factbook 2005’e göre Akrotiri adlı İngiliz üssü tanınmış bir devlet ve adı da AKROTIRI.
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html internet adresinden bu bilgileri alabilirsiniz.
Devlet Başkanı 16 Ağustos 1960 tarihinden beridir İngiliz Kraliçesi Elizabeth II. Hükümetin başı ise 26 Nisan 2006 tarihinden beri General Richard Lacey. Bu devletin garantörü İngiltere ve hudutları içinde de İngiliz Ordusu bulunmakta.
Orta Doğu ülkelerine yapılan her hava saldırısında bu üsler hem Amerikalılar hem de İngilizler tarafından kullanılmakta.
Tabii bu devletin şimdi birde “Kıta Sahanlığı” oluştu aniden.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan İngiliz Üslerinin kıta sahanlığı, Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon yatakları bulununca varlığı ortaya çıktı.
Hidro karbon yataklarının varlığından sonra İngiltere devletinin adaya bakışı da değişti.
Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde “Kıbrıs Aslanı” adını taşıyan bir tatbikat yapmak hazırlığında, tabii anavatanı İngiltere ile birlikte.
Bu tatbikatın amacı “İngiliz Gücünün Akdeniz’de Gösterilmesi” olduğu kesin. Bu güne değin her tür uçak ile İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinin, Kara kuvvetleri ve aralarında sadece kendi başına 15 adet helikopter taşıyan bir helikopter gemisinin de bulunduğu 7 deniz birliğinden oluşan İngiliz Kraliyet donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı.
Bu tatbikat sırasında Akrotiri devleti kara suları içinde ve Kıbrıs adası açıklarında gerçek mermilerle atışlar yapılacak, hava savunma tatbikatı gerçekleştirilecek ve aynı zamanda da İngiliz Kraliyet deniz piyadeleri tugayı amfibik faaliyetlerde bulunacak.
Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat ilk başta Sardunya Adası’nda gerçekleştirilecekti ama son anda Akrotiri kara sularında yapılmasına karar verildi. Böylece “Akrotiri Kara Suları” değimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun da bir tek gerekçesi var. 1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri’nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok.
Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var. İngiliz devleti veya Akrotiri Egemen Üsler Bölgesi yönetimi tatbikat yapmak istediğinde, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nden izin almak zorunda değil. Bilgi vermesi yeterli.
Nisan ayı başında komando birlikleri ile üç savaş gemisi tatbikata katılmak için Akrotiri’ye gelmişti. Bunlara içinde bir adet helikopter gemisi ile 4 başka geminin bulunduğu ikinci bir grup gemi daha eklenecek. Diğer gemiler ve birlikler de bölgeye bir plan çerçevesinde intikal etmek üzereler.
Doğu Akdeniz’de askeri tatbikatlar yapılması, bölgede hidrokarbon araştırmalarının başlamasında itibaren İngilizlerin planlamalarında yer almaya başladı. Kıbrıs Aslanı adlı tatbikat, büyük bir olasılıkla Mayıs ayı bitmeden gerçekleştirilecek.
Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol’un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü’nün içinde yer aldığı Akrotiri yarım adasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak.
Münhasır Ekonomik Bölgenin varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara her türü desteği vereceği karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler ve yanlarına da İngiltere gibi bir devleti almış olacaklar.
Zaten Rumlar isteseler de istemeseler de, ne ABD ne İngiltere ne de İsrail, bu yatakların çalıştırılmasını Rumlara bırakmazdı. Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar.
İşin ilginç yanı bu üslerin var oluş anlaşmasında biz Kıbrıslı Türklerin de imzası var. Münhasır Ekonomik Bölge hakkında da olmalı.
Prof. Dr. Ata ATUN
From: callisthes at hotmail.com
To: bsb at listweb.bilkent.edu.tr; bsb-forum at listweb.bilkent.edu.tr
Date: Wed, 5 Oct 2011 13:06:04 +0000
Subject: [Bsb:3249] Re: DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...
Noyan bey,
Yazınızı şaşkınlıkla olmasa da üzüntüyle okudum. Bir zamanlar kendince olsa da ilerici bir düşünce sistematiği geliştirmeye çalışan Kemalist ideolojiye mensup olduğunuzu önceki yazılarınızdan biliyorum. Bugün bu düşünsel çerçevenin görkemli çöküşüne örnek teşkil ediyorsunuz.
Tarih, önemli kişilerin biyografileri değildir Noyan Bey; tarih, ismi hiç anılmayan milyarlarca insan tarafından yapılır. Tarihe bilimsel bakmak da ancak toplumların tarihi nasıl yaptığını inceleyerek mümkündür, zira özneleşmiş kişi salt bir tarih enstrümanı olmasa da, olsa olsa heyelanı başlatan çakıl, çığı başlatan kartopudur. Yazınız baştan aşağı, hiçbir bilimsel değeri olmayan idealist tarih anlayışının kolajı.
Hadi diyelim, Kemalist tarih anlayışı zaten ideolojiktir, o halde yazdığınız yazıdaki tutarsızlıkları ne yapacağız? Abdülhamit Han kötüdür de, korsandan dönme yağmacı Barbaros Hayrettin çok mu matah bir adamdır? Ya da köhnemiş Osmanlı hanedanına kol
tuk değneği o lmuş Sokullu Mehmet'i taktir etmek Osmanlı'yı yıkan, yerine cumhuriyet kuran siyasi hareketin bugünkü temsilcilerine mi kaldı?
Gelelim bugüne...
Sizin sorununuz AKP iktidarının Doğa Akdeniz'de maceralara kalkışıyor olması mı, yoksa bu maceralara sizin deyimizinle "barbarosların" vb. torunları olan generalleri tasfiye ederek kalkışıyor olması mı? Yazınızdan bayağı bayağı ikincisi gibi duruyor Noyan Bey. Türkiye'nin emperyal heveslerle bir takım çılgınlıklara kalkışma ihtimalinden değil de, sanki bu işi doğru komutanlarla yapmazsa yenileceğinden korkuyor gibisiniz. Yazdığınız yazıda donanmamıza düzdüğünüz övgüler, Yiğit Bulut'un "yandaşa gaz, yahudiye gözdağı" nitelikli yazıların tıpkısının aynısı Noyan Bey.
Türkiye şu an Doğa Akdeniz'de de, Orta Doğu'da da savaş kışkırtıcısı bir ülke haline gelmiştir Noyan Bey. Sağduyulu bir bilim insanının bakması gereken, endişeye düşmesi gereken konu budur, yenilgi ihtimali değil. Örnek olsun; Türkiye, b
ugün gidip Sur iye'ye savaş açmaya kalkarsa, her iki ülkenin halkları adına en iyi şey hezimete uğraması olacaktır. Mülkiyeti evrensel olan, en azından olması gereken bilgiyi üretmekle yükümlü bir bilim insanının, bilim insanı onuruna yakışan duruş bunu istemek olmalıdır. Siz kendi ülkenizin, haksız bir savaşa girerse yenilmesini isteyebilir misiniz Noyan Bey?
Burasının adı Bağımsız Sosyal Bilimciler, Noyan Bey. Bilim insanı ideolojisiz olamaz, dolayısıyla postmodernlerin karikatürize ettiği bencilce bağımsızlık, sorumsuzluk bilim insanına yakışmaz. Ama bilim insanı sağa sola haydutluk etmeye başlamış devletine "böyle yaparsan yenilirsin, TSK'yı rahat bırak ki iyi savaşasın" minvalinde yazılar yazamaz. Yazdığınız yazı bir bilim insanının değil, kapıkulu Nazi doktorlarının yazılarını andırıyor Noyan Bey.
Onlar layıklarını bulup tarihin çöplüğüne gitti, soyadlarını çocukları utançla taşıyor. Ya tarih orada olduğu gibi sıkışıverirse ne olacak Noyan Bey? Bu yazdıkl
arınız peşinizd en kovalamaz mı?
Türkiye ve dünya halkları adına donanmanın bugün yapacağı en iyi şey Haliç'te oturmaktır Noyan Bey. Bu savaş kışkırtıcılığı ortamında Kemalist ideoloji adına puan kazanma çabanızı esefle kınıyor, sizi sağduyuya davet ediyorum.
Dr. Nevzat Evrim Önal
From: noyanumruk at hotmail.com
Date: Thu, 29 Sep 2011 09:37:49 +0000
To:
Subject: [Bsb:3245] DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...
DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...
Tarih : 29.09.2011 12:20:10
Donanmayı birilerini memnun etmek için yeniden Haliç’e göndermek artık mümkün değil. O halde tek çare, 56 Amiralinden yaklaşık yarısını ve bu komutanların görevini ifa edecek Albayların ve Komodorların önemli bir bölümünü Hasdal'a göndertmek...
DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİT HAN…
Dr.Noyan UMRUK
Geçmişi zaferlerle dolu olan şanlı donanmamız, tarihi boyunca iki ağır sille yemiştir
Bunlardan birincisi İnebahtı (Lepanto) yenilgisidir. 1538’de Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşanın, Haçlı donanmasını Mora yarımadasının kuzeybatısında, Preveze’de perişan edip, Ege adalarından, çizmenin(İtalya) güney ucundaki Calabria’ya kadar Akdeniz’i Osmanlı gölüne dönüştürmesinden sonra, 7 Ekim 1571’de Osmanlı donanması ile < /font>Haçlı donanmaları arasında, Korint Kıstağı'nda, İnebahtı yakınlarında dünya tarihinin en büyük deniz muharebelerinden biri yaşandı. Osmanlı donanması ağır bir yenilgiye uğradı. 142 gemi yok oldu, 20 bin Osmanlı levendi öldü.
Bu yenilgi Osmanlı’yı çok sarstı. Sokullu Mehmet Paşa yeni bir donanma hazırlanmasını istedi. Sokullu’nun yeni kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşaya hitaben söylediği "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz.”ve Venedik elçisine hitaben söylediği "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş e
ttiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakal daha gür çıkar" sözleri, unutulmaz sözcükler olarak tarihe geçmiştir. Gerçekten donanma yenilendi, sakal daha gür çıktı.
Donanmamızın yediği ikinci sille, Abdülhamit döneminde donanmayı oluşturan tüm gemilerin Haliç’e çekilerek çürümeye terk edilmesidir. Bu akıllara ziyan stratejik(!) tercihini bakın hatıratında Ulu Hakan Abdülhamit Han nasıl savunuyor: “Amcam Abdülaziz Han’ın orduyu ve donanmayı güçlendirme yoluna girmesi büyük devletleri telaşlandırmış ve bu teşebbüs hayatına mal olmuştu… Bizim gemilerimizin hemen hepsinde İngiliz çarkçıbaşıları vardı. Bu, donanma İngilizlerin elindeydi demektir. Bu çarkçıbaşıların bazılarını değiştirmek istediğimiz zaman, İngiltere elçisi saraya koşmuş ve bu teşebbüsün İngiltere’ye itimadımız olmadığı biçiminde yorumlanacağını açıkça söylemekten çekinmemişti. Öyleyse bir donanmamız yok demekti. Çünkü bu donanma, hem Fransızlarla, İngilizleri bize düşman ediyor, hem de savaşta bir işe yaramıyordu. Faydası olmayan, fakat mazarratı olan bir şeyi muha
faza etmek aklın icabı dışındadır. Donanmayı Haliç’e çektirdim, böylece Fransız ve İngilizlere Akdeniz’de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum.”(1)
Ne savunma ama…Böylece, kızdırmamış olduğumuz İngiliz ve Fransızların donanmaları(Birleşik Donanma ,Inflexible, Agamemnon, Queen Elizabeth, Vengeance, Albron, Cornwallis, Irresistible, Triumph, Suffren, Bouvet vb.19 gemiden oluşmuştu) 1915’de Çanakkale Boğazına dayandığında, karşılarında bir Osmanlı donanması yerine Albay Cevat komutasındaki Nusret mayın gemisini ve Çanakkale müstahkem mevkilerine mevzilenmiş Mehmetçikleri görünce herhalde çok sevinmişlerdir. Ama Nusret mayın gemisinin akıl almaz başarıları, kara topçusunun büyük ustalığı, Mehmetçiğin destansı kahramanlığı ve nihayet Mustafa Kemal’in eşsiz taktik ve stratejik dehası müstevlilerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Muhteşem gemileri ciddi hasarlara uğradı; fiya kaları iyice bozuldu. Velhasıl, geldikleri gibi gittiler…
Şimdilerde ise donanmamız son 30-40 yıl içinde akıllara durgunluk verecek bir mesafe aldı. Gemileri, üsleri, ulaştığı teknolojik düzey ve çok iyi yetiştirilmiş personeli ile belki Akdeniz’in en güçlü donanması olması gerekirdi. Akdeniz’in ikinci güçlü denizaltı filosuna sahibiz. MİLGEM(Milli Gemi) projesi meyvelerini vermeye başladı. Ulusal sanayimizin, mühendis ve emekçilerimizin ürettiği ilk savaş gemisi F-511 Heybeliada korveti iki gün önce denize indirildi. Hücumbotlarımızı zaten uzun zamandır kendimiz yapıyoruz. GENESİS projesi ile tüm donanmanın tek merkezden yönetilebileceği üstün bir iletişim teknolojisi sağlanıyor. Tüm bu gelişmelerde özel sektörün yanında ASELSAN, HAVELSAN gibi Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına bağlı, tamamen halkın katkıları ile oluşturulmuş kuruluşların büyük payı var.
Bu donanmayı birilerinin baskısı ile ya da birilerini memnun etmek için yeniden Haliç’e göndermek artık mümkün değil. O halde tek çare, 56 Amiralinden yaklaşık yarısını ve bu komutanların görevini ifa edecek Albayların ve Komodorların( gemi komutanlarının) önemli bir bölümünü, Çaka Beylerin, Barbarosların, Turgut, Oruç, Burak ve Piri Reislerin torunlarını Hasdal’a göndertmek…
Bu durumda, gittikçe cadı kazanına dönüşen(2) ve ulusal çıkarlar açısından son derece hassas dengelerin sürdürüldüğü Doğu Akdeniz’in ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin en önemli caydırıcı gücü ağır darbeler almıyor mu?
(1)Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Yayına Hazırlayan: Hasan İLHAN, Alter Yayıncılık, Ankara, 2010
(2)N.Umruk; “Doğu Akdeniz Cadı Kazanı”, Aydınlık G., 08.09.2011
AYDINLIK G.,29.09.2011
_______________________________________________ Bsb mailing list Bsb at listweb.bilkent.edu.tr http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/bsb
_______________________________________________ Bsb mailing list Bsb at listweb.bilkent.edu.tr http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/bsb
_______________________________________________
Bsb mailing list
Bsb at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/bsb
_______________________________________________
Bsb mailing list
Bsb at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/bsb
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/bsb-forum/attachments/20111007/c18130fd/attachment-0001.htm>
Bsb-forum mesaj listesiyle ilgili
daha fazla bilgi