[Turkmath:2042] Re: [PROMO][Tmd-uye: 1523] Re: "İTÜ İnşaat Kökenli Matematikçilerimiz"..

Zafer ERCAN zercan at ibu.edu.tr
Mon Mar 6 16:18:07 UTC 2017


Asık Veysel'in Kara Toprağını Fazıl Say söylüyor: https://www.youtube.com/watch?v=C3WrPGG30pM 

Müzik herşeyi güzelleştirir. Bu doğrultuda Fazıl Say'a yazdıgim bir 
yazida, ''esek sesinden guzel bir beste yapabilir misiniz'' diye yazmistim (fazlasi da var). 
Yaniti, ''Sayin Ercan, Measajiniz ve paylasiminiz icin cos tesekkur ederim.'' olmustu. Umarim gerceklesir. 

ZE 


Kimden: "Ulug Capar" <Ulug.Capar at listweb.bilkent.edu.tr> 
Kime: "Mehmet Can" <mcan at ius.edu.ba>, tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr 
Gönderilenler: 6 Mart Pazartesi 2017 17:59:05 
Konu: [PROMO][Tmd-uye: 1523] Re: "İTÜ İnşaat Kökenli Matematikçilerimiz".. 

Sayın Mehmet Can, 

Ben aynı söylemi "Sivas Sivas olalı böyle bir zulum görmedi" şeklinde, hatta aynısını Trabzon için de duymuştum. Anlaşılan Nasrettin Hoca hikayeleri gibi anonim bir söylem. Böyle bir şey bir CSO (Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) konseri sonrası gerçekten de söylenmiş olabilir, Cumhuriyet döneminin müzik politikaları karşıtları tarafından uydurulmuş ta .. Hangisinin doğru olduğunu bilemem. Üç beş sene oncenin bir resmini hatırlarım. CSO nun bir güneydoğu turnesi sırasındaki kır konserinde küçük bir çocuk büyük bir ilgi ile çalınanları ayakta izliyor, fakat iki eli ile kulaklarını tıkamış !! Önemli olan sevgili Barış'ın dediği gibi onlara iyi, çağdaş bir eğitim verebilirsek bu küçük çocuk o konseri gene büyük bir ilgi ile , ama kulaklarını 
tıkamadan dinleyecektir ! 

Yanlış olan şey şu : klasik müzik meraklısı köy müziğinden nefret etmez ! Aksine bir çok büyük besteci 
-köy demeyelim- halk müziğinden esinlenerek çok önemli eserler bestelemişler ve bu yolla milli müziklerini yerellikten kurtarıp evrensel biçime sokarak dünyaya tanıtmışlardır. Franz Lizst Macar rapsodilerinde, 
gene Macar besteci Bela Bartok (orkestra konçertosu adlı şaheseri Macar ezgileri üzerine kurulu), Dohnanyi, 
Çek besteci Smetana ("memleketim" adlı senfonik şiirleri), Dvorak , Romen Enescu, Katchaturian hatta George Gershwin Rhaspoy in Blue ' da hep halk müziğinden esinlendiler , (en büyük tercüme hatalarımızdan biri : Rhapsody in Blue 'yu Mavi Rapsodi adı ile çevirmemiz ! Blues Louisiana çevresine özgü bir zenci halk müziği türü). 
Ha keza yerli çağdaş bestecilerimiz Saygun, Erkin, Kodallı, Ferit Tüzün, Cemal Reşit Rey , Necil Kazım 
Akses, Sabahattin Kalender, Muammer Sun ve daha niceleri de aynı yolu izlediler. 

Klasik müzk lafının da daha doğru şekli Senfonik Müzik olmalı bence.. Klasik deyince en az bir asır 
geriye gidiliyor ve sanki artık miadını doldurmuş eski müzik gibi bir anlam veriliyor. Ama senfonik müzik 
sürekli, şu anda da senfonik müzik besteleniyor pek çok besteci tarafından. Örneğini verdiğim Bartok Orkestra Konçertosu da 20 ci asırda Boston Pops tarafından sipariş üzerine bestelendi. 

Senfonik müzikle bir senfoni, ya da flarmoni orkestrası tarafından icra edilen müziği kastediyoruz. 
Senfoni Orkestrası olabilecek en mükemmel müzik aleti! Pikkolo flütten kontrbasların verdiği kalın seslere 
kadar 7-8 oktavı kapsıyor. Bu aletle herçeşit sesi, her çeşit tınıyı elde etmek kabil. İster halk müziği, ister caz, 
ister bir senfoni çaldırın. 

Müziğin \Re^3 gibi üç boyutu var. Üç boyutlu bir uzay yani ! Bunlar melodi, armoni ve kontrpuan 

Melodi zamanın fonksiyonu olarak bir grafta peşpeşe gelen seslerin uyumundan kaynaklanıyor. Armoni orkestradaki bütün sazların çaldıklarını gösteren bir nota kağıdında (şeflerin kullandığı partisyon) zamanı sabit tutarak kesit aldığınızda eş anlı olarak duyduğunuz seslerin uyumu, kontrpuan ise birden fazla zaman değişkenli çizginin uyumu (klasik örneği Bach'ın fügleri). 
Dünyanın bir çok yerel, milli müziğinde bu üç boyutun sadece bir tanesi dominant oluyor maalesef. Bizim müziğimizde ise sade melodi boyutu var. Bir de söz çok hakim. Halk müziğimiz ve de klasik Türk musikisi büyük 
ölçüde sözle içiçe (opera da öyle diyebilirsiniz ama orada olay biraz farklı). Onun için birbirimize 
bir şarkıyı hatırlatırken müziğini ıslıkla çalmayız da sözlerini söyleriz. O yüzden de hem halk müziğimizin, 
hem de klasik müziğimizin icracılarına "şarkıcı" denmez, "okuyucu" denir ! 
Peki böyle tek boyutlu müziğimizde sanat yok mu ? Tabii ki var, hem de çok. Bilhassa halk müziği çağdaş 
bestecilerimizin en önemli esin kaynağı. Fakat müziğimizi sözden arındırarak çok sesli (bünyesine en uygun çok sesliliği bulmak kaydı ile) hale getirip diğer boyutları da kazandırmazsak sade biz anlarız, evrensel bir müzik haline gelmez. 

Çağdaş bestecilerimiz bunu ne kadar başarabilmişlerdir ? sorusu tabii ayrı bir tartışma konusu. 
Çok seslileştirmede ilginç çalışmaları var. Kontrpuan olayında ise örneğin Necil Kazım Akses'in 
Longa'sını çok başarılı bulurum. Bizim müziğe uygun çok güzel bir çizgi yakalamıştır. 

Bu konu daha çok uzar! İyisi mi burada keseyim, 

Saygılarımla, 

Uluğ Çapar 





































	Virüs bulunmuyor. www.avast.com 

6 Mart 2017 14:40 tarihinde Mehmet Can < mcan at ius.edu.ba > yazdı: 





Degerli Meslekdasim 




klasik muzigi gercekten sevebilecek kimsenin olmadigini soyluyorsunuz sanki 





demissiniz. Bu anlama gelebilecek bir sey soyledigimi hatirlamiyorum. Mektubuma baktim 





Baskalarinin zevki beni hic ilgilendirmez. 
Uzerinde durdugum sudur: 
Koyluluk kotu bir sey degildir ki ondan kurtuldugumuzu baskalarina kanitlamak icin konser hatiralarimizi anlatalim. 






Demisim sadece. Yaniliyor muyum? 




Mehmet Can 

_____________________________________ 

Prof. Dr. Mehmet Can 

The University Information Technology Center 



INTERNATIONAL UNIVERSITY OF SARAJEVO 

Hrasnicka cesta 15, 71000 Sarajevo, B&H 

Phone: +387 33 957 150 ; Fax: +387 33 957 105 




mcan at ius.edu.ba ius.edu.ba/mehmet-can 

From: fermat4214 at gmail.com < fermat4214 at gmail.com > on behalf of H. Birkan YILMAZ < yilmhuse at boun.edu.tr > 
Sent: Monday, March 6, 2017 12:36:00 PM 
To: Mehmet Can 
Cc: Baris Kendirli; yilmaz akyildiz; tmd; turkmath; Timur Karacay; Ulug Capar 
Subject: Re: [Tmd-uye: 1514] Re: "İTÜ İnşaat Kökenli Matematikçilerimiz".. 
Mehmet Bey, 

Oncelikle, koyluluk tabiiki kotu birsey degildir, hatta toprakla ugrasmak cok istedigim birseydir ve bilgisel acidan eksikligini hissettigim birseydir, elbette o islerle de ugrasacagim bir ara :) listemde 

Tezinize gelince: klasik muzigi gercekten sevebilecek kimsenin olmadigini soyluyorsunuz sanki ve bu bence yanlistir. 
Bilmenizi isterim ki bu Tezinizi ayrimci da buluyorum maalesef 

kolay gelsin 




=============================== 
H. Birkan YILMAZ, PhD 
Researcher 
Yonsei University, Korea 
Yonsei Institute of Convergence Technology, 
School of Integrated Technology, 
https://sites.google.com/site/birkanyilmazacademic/ 
=============================== 
=============================== 
Verba volant, scripta manent 
=============================== 

2017-03-06 18:38 GMT+09:00 Mehmet Can < Mehmet.Can at listweb.bilkent.edu.tr > : 

BQ_BEGIN



Sayin Kendirli 




Zati alinizin muzik zevkini tartisacak kadar samimi olmus muyduk? 

Nedense hafizamdan silinmis. 




Baskalarinin zevki beni hic ilgilendirmez. 




Uzerinde durdugum sudur: 

Koyluluk kotu bir sey degildir ki ondan kurtuldugumuzu baskalarina kanitlamak icin konser hatiralarimizi anlatalim. 




Mehmet Can 

_____________________________________ 

Prof. Dr. Mehmet Can 

The University Information Technology Center 



INTERNATIONAL UNIVERSITY OF SARAJEVO 

Hrasnicka cesta 15, 71000 Sarajevo, B&H 

Phone: +387 33 957 150 ; Fax: +387 33 957 105 




mcan at ius.edu.ba ius.edu.ba/mehmet-can 

From: Baris Kendirli < baris.kendirli at gmail.com > 
Sent: Monday, March 6, 2017 10:32:04 AM 
To: Mehmet Can 
Cc: yilmaz akyildiz; turkmath; tmd; Ulug Capar; Timur Karacay 
Subject: Re: [Tmd-uye: 1510] Re: "İTÜ İnşaat Kökenli Matematikçilerimiz".. 


Sayın Mehmet Bey, 



Bu klasik müzik sizi neden böyle sinirlendiriyor anlamadım. Bir keresinde bana da arabada öfkeyle çıkışmıştınız klasik müzik dinliyorum diye. Aslında olay çok basit, çocukluğunuzda klasik müzik terbiyesi alırsanız büyük bir ihtimalle onu seversiniz. Bunun genlerle ilgili olduğunu, enazından böyle bir bilimsel ispat olduğunu sanmıyorum. Türkler sadece asker olur işadamı, bilim adamı v.s olamaz derlerdi ki bu artık bugün geçerliliğini yitiriyor. Yabancılarla uzun süre sınıf arkadaşlığı meslek arkadaşlığı yapmış biri olarak ilerde aramızdan birçok alanda büyük yeteneklerin çıkacağına inanıyorum. 

Sevgi ve saygılarımla. 

Barış Kendirli. 

6 Mart 2017 11:02 tarihinde Mehmet Can < Mehmet.Can at listweb.bilkent.edu.tr > yazdı: 

BQ_BEGIN






Sayin Yilmaz 




Haziran 25, 1932 de "Riyaseti Cumhur Orkestrasi" kurulduktan sonra Anadolu turnesine cikmasi irade buyuruldu. 


Turne Erzurum'dan baslayacakti. Ahali meydana toplandi. Orkestra ne calacaksa caldi. 

Halkin dagilmasina izin verildiginde bir Erzurumlunun 




"Erzurum Erzurum olali boyle eziyet gormedi" dedigi duyuldu. 




Zati aliniz her konsere gittiginizde Sayin Capar'i gorseniz de, o cok ozendogonoz sey olamazsiniz. 

Sosyal genleriniz buna izin vermez. 




Gelin, koylu kalin. 




M Can 







Regards, 



Mehmet Can 

_____________________________________ 

Prof. Dr. Mehmet Can 

The University Information Technology Center 



INTERNATIONAL UNIVERSITY OF SARAJEVO 

Hrasnicka cesta 15, 71000 Sarajevo, B&H 

Phone: +387 33 957 150 ; Fax: +387 33 957 105 




mcan at ius.edu.ba ius.edu.ba/mehmet-can 



From: Tmd-uye < tmd-uye-bounces at listweb.bilkent.edu.tr > on behalf of yilmaz akyildiz < yilmaz.akyildiz at listweb.bilkent.edu.tr > 
Sent: Friday, March 3, 2017 1:36 PM 
To: turkmath; tmd; Ulug Capar; Timur Karacay 
Subject: [Tmd-uye: 1508] "İTÜ İnşaat Kökenli Matematikçilerimiz".. 
önceden söylemiştim bu sayfalarda: 
1965-66 yıllarında Taşkışla 111 veya 126 Nolu anfilerin birindeki ders esnasında bir hocamız: 
" biz bu sıralardan pek çok değişik alanlarda pek çok değerli insanlar yetiştirdik "... demişti. Malumunuz o zamanlar Çoban Sülü Başbakan ama Hoca Necmettin henüz siyasetin ön saflarına çıkmamıştı, zaten o Makina dandı. 
Şimdi bakın şu paragrafın sahibi Uluğ Çapar ın da aynı sırlardan geldiğini öğrenmiş oluyoruz: 
" Ben bir Fulbright grantee's olarak Amerika'da o da Fransa'da doktora yaparken birbirimize 50 şer sayfalık uzun mektuplar yazardık müzik ve kültürel konularda. (Ben Brown Senfoni Orkestrasında keman çalıyordum, 
bir de Brown satranç şampiyonu olmuştum !) 
" 
Boru değil bu, 50 sayfalık el yazısı mektuplar... 
Tevekkeli, İstanbulda ne zaman bir klasik müzik konserine gitsem yanındaki kızıl saçlı sevgili eşinden hemen gözüme çarpar Uluğ abi de ordadır o gece, hiç kaçırmaz. 
Timur ağbi bana der hep "yazmalısın". Benim hikayelerim Uluğ ağbininkiler yanında çok köylü kalır. Esas Uluğ ağbi yazmalı 50 leri 60 ları 70 leri. Gelin umalım, ikinci Olasılık kitabını bitirdikten sonra Uluğ Çapar anılarını da yazar. Yazmazsa çok yazık olur. Lütfen sizlerde manevi baskı kurun! Yoksa nerden bilecektiniz Cahit Arf ın Orta Okulda Kabakçıoğlundan sonra geldiğini? ayın görünmeyen yüzünün hikayesini? 
Bir de sorun Uluğ Çapar a "ne geziyorlarmış Dame de Sion'un kapılarında?"... biz de yakamıza o "eşek arısı" ndan takıp az gezmedik kız liseleri kapılarında... (benzer senaryo Orhan Pamuk'un İstanbul kitabında da vardır). 
Lütfen şunu da hatırlatın Uluğ Çapar a: 
zaten "yazmak için yaşamakmış hayat", (gabriel garcia marquez). 

y.a. 


---------- Forwarded message ---------- 
From: Uluğ Çapar < ulcapar at gmail.com > 
Date: 2017-03-03 13:56 GMT+02:00 
Subject: Re: [Tmd-uye: 1506] Zafer Ercan'ı duyar gibiyim: 
To: yilmaz akyildiz < yilmaz.akyildiz at listweb.bilkent.edu.tr > 


Sevgili Yılmaz, Saygıdeğer Liste Üyeleri, 

Sevgili Yılmaz, İTÜ kökenli matematikçiler konusunu hakkettiğimizden daha 
fazla kapsadığın düşüncesindeyim. Gene de çok teşekkürler. O zaman canınızı sıkmazsam 
bölük pörçük birkaç anımı daha nakledeyim : 

Yüksek Matematik I ve II derslerinin temel hocası Tevfik Okyay Kabakçıoğlu idi. 
Cahit Hocaya hayatında matematikteki tek ikinciliğini (orta eğitim sırasında) tattıran kişi 
olduğunu daha sonraları duymuştum. Çok yalın, sempatik ve mütevazi bir kişiliği vardı. 
Öğrenciler onu çok sevmiştik. "Uslu durursanız sizinle daha sonra aya seyahat yaparız" 
demişti. Onun Türkiye'de astronomide doktora yapan ilk öğretim üyesi olduğunu da daha 
sonra öğrenmiş ve aya seyahat konusunda neden bu kadar bilgili olduğunu anlamıştım. 
SPUTNIK çağı idi ama daha henüz aya ayak basılmamıştı. Bize ayda dolaşırken birbirimizin 
yüzlerinin güneş vuran yarısını çok aydınlık, gölgedeki diğer yarısını ise simsiyah göreceğimizi 
anlatmıştı (su buharı yokluğundan)! 

Haftada 6 saat olan Yüksek Matematik derslerinin kapsamı bugün İngilizce eğitim veren okullarda 
okutulan Calculus I, ve Calculus II derslerinin bir hayli fazlası idi. Advanced Calculus, Real Analysis 
ve Linear Algebra derslerinin de önemli kısımlarını kapsıyordu. Zaten İTÜ matematik eğitimine 
o zamanlar hala kıta Avrupası yaklaşımı hakimdi. Calculus konuları gerçel analiz çerçevesinde 
veriliyordu. Tavsiye edilen kitaplar Mangold-Knopp ve Köthe'nin cilt cilt eserleri idi. 
Tevfik hoca da sayı sisteminin kuruluşunda Dedekind kesimlerini kullanmıştı ama pek anlamamıştık 
doğrusu, bu kavram biraz yukarlarımızdan geçmişti.! Tevfik hoca temelde analiz konularını işliyordu. Özelliği olan diğer konuları doçentleri 
Kara Selma ve Asım Özkan'a bırakmıştı. Selma hocadan vector analizi, hatta biraz da manifoldlar, 
Asım hocadan ise doğrusal cebir ve kombinatorik analiz öğrendik. 

Geçen yazımda hikayesini anlattığım biz 5 deli ise Tatbiki Mekanik Opsiyonunu seçip Cahit Arf'tan 
Analitik fonksiyonlar, Varyasyonlar Hesabı ve Tansör Analizi gördük ! Cahit Hoca tabii ki İTÜ'den 
alışık olmadığımız bir hoca tipi idi. Geçen mailimde anlattığım gibi 5ci yıl matematiğinin konularını biz 
öğrencilere danışarak seçmişti ! "İnşaat mühendisliğindeki temel tanımlar stress ve strain, bunlar 
esasında tansörlerdir" demişti. "Onun için isterseniz biraz tansör analizi" yapalım". Biz de "aa, tabii, tabii 
olur tansör çalışalım" dedik ! Aslında bu lafı hep duyuyorduk ama matematiksel olarak ne anlama geldiğini 
bize hiç bir hoca anlatmamıştı o güne kadar. Bizim opsiyona gelmeyenlerin de hepsi tansörün ne 
olduğunu öğrenemeden mezun oldu ! (Asım Hocanın kapsadığı kadar linear algebra içinde multi-linear 
algebra doğal olarak yoktu). 
Dönem daha yeni başlamıştı. Biz birkaç opsiyon öğrencisi bir akşamüstü Taşkışladan çıkıp Dame de Sion'un önünden yukarı doğru yürürken yanımızda bir araba durdu. Baktık piposunu tüttüren Cahit Hoca. "Taksim 
-Galatasaray istikametine gidiyorsanız götüreyim" diyor. Allah allah ne biçim hoca bu ??!! 

O zamanların İTÜ İnşaat Fakültesi Türkiye'nin bütün kalburüstü Liseleri Fen dallarının en önde gelen 
öğrencilerini çektiği için tabii 140 kişilik böyle bir kitlede çok ilginç, egzatrik tipler de vardı. Hatırımda 
en çok yer edenlerden birkaçından söz edeyim: 

Atasağun BAYKAL: Köy kökenli olduğu için eğitimi biraz gecikmiş, bize gore yaşlı durur, kilolu, kerli 
ferli bir öğrenci 30 larında gösteriyor. AAL (Ankara Atatürk Lisesi) 'ın birincisi, gelmiş geçmiş en 
parlak öğrencisi imiş AAL'in. Hiçbir sınav öncesi ders notlarını veya ders kitabını çalışırken görmedik. 
"Ben sınav sabahı istiareye yatar , ne sorular sorulacağını bilirim" derdi, (tabii bize söylemezdi) !! 
Diğer iddiaları "ben gömülerin yerlerini bilirim", "ben tavlanın 3 sırrını leşfettim, kimse beni yenemez" 
(gerçekten de yenemezdik!), "sputnik aya gitse de arka yüzünü göremez, fotoğrafını çekemez. 
Çünkü ay dünya etrafında dönerken arka yüzü hiç görülmüyor, tanrı bize arka yüzünün göstermiyor ! 
Dolayısıyla görmemiz, oraya ulaşmamız kabil değildir"!! (Ne kadar parlak olursan ol , dar aile,sokak, 
mahalle çevrelerinden edinilen bağnazlığı yıkmak çok zor)! 

Mezuniyet sonrası Atasağun'u hiç göremedim. İnsanlar ayın arka yüzünü de görünce acaba "o resimler 
sahte, bir emperyalist oyunudur !" mu dedi acaba? Hazine bulup zengin de olmadı ama bir sure Ankara Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığını duydum. Şimdi hayatta mı onu dahi bilemem. 

Doğan YALAZ : Müthiş bir müzik kulağı ve yeteneği ! Öyle Bach, Beethoven, Mozart'ın tanınmış 
eserleri değil, herhangi bir eserden bir kaç mezür dinlet sana hemen söylesin : örneğin Shostakovich, 
6 ci senfoni üçüncü kısım" diye. Ablası Tomris Yalaz'ı (bir inşaat mühendisi ile evlenip Tomris Öziş oldu 
daha sonra) İzmir'de büyük piyanist Wilhelm Kempf bir konser turnesinde keşfediyor, Almanya'ya 
götürüp ders veriyor ve Tomris bir konser piyanisti oluyor. Aslında Doğan ile Tomris çocukluklarında 
birlikte piyano dersleri alırken Doğan iki kardeşin daha yeteneklisi olarak bilinirmiş. Fakat Doğan 
MÜYENDİS olmağı tercih ediyor müzik kariyeri yerine ! İTÜ İnşşatın en palas Yol opsiyonunu 
seçiyor. İsviçrede firmalarda çalışıp emekli oluyor , İsviçre'de yerleşik. Şu anda Parkinson tedavisi 
görüyor ( neyse daha kötüsü değil. Neydi o aklımı başımdan alan Alman'ın adı ? Cevap: Alzheimer ! 
ondan değil). 

Erhan KASRAESMEN (Last but not the least) . Sanırım onu pek çoğunuz tanır, en azından Cumhuriyet'teki 
köşe yazılarından bilir: siyaset, deprem, mühendislik, mimarlık , müzik ve resim , allah ne verdiyse her konuda yazar! 
ODTÜ İnşaat'tan emekli profesör. Tanınmış kitapları var : Deprem mühendisliği, Mimar Sinan, 
Gözün ve Kulağın Düğünleri (resim sergileri ve konserler üzerine), Ayla Erduran , Bir Cumhuriyet Aydını 
(Kamran Gündemir -Fazıl Say'ın hocası) vs. 
Ben bir Fulbright grantee's olarak Amerika'da o da Fransa'da doktora yaparken birbirimize 50 şer sayfalık 
uzun mektuplar yazardık müzik ve kültürel konularda. (Ben Brown Senfoni Orkestrasında keman çalıyordum, 
bir de Brown satranç şampiyonu olmuştum !) 

Erhan'ın şimdi biraz sağlık sorunları var ama genel durumu iyidir, (eşimin güzel bir lafı var :"bu yaşlarda boğmaca olup su çiçeği çıkaracak değiliz ya"!). 

Kalemime (daha doğrusu klavyeme) böyle uzun ve belki de lüzumsuz ayrıntılı bir yazı yazma cesareti 
veren sayın üyelere, özellikle de Yılmaz Akyıldız ve Hüseyin Eğinç'e tekrar çok teşekkür ederim. 

Saygılarımla, 

Uluğ ÇAPAR 













































2 Mart 2017 22:51 tarihinde yilmaz akyildiz < yilmaz.akyildiz at listweb.bilkent.edu.tr > yazdı: 

BQ_BEGIN

Timur ağbinin ekdeki yazısı için Zafer Ercan'ın 
" .. zaten öyle yapılmıyor mu, birşey mi kaçırdım ne?" 
dediğini duyar gibi oluyorum. 

Zafer de haklı, çünkü kendisi yeni mahsul (nesil) ve 
fırından çıkmak üzre olan son yazdığı Topoloji kitabının bel kemiği limit olmalı. 
Anlaşılan o ki Zafer tarih bilmiyor! 
Bizler artık birer dinazoruz, (bir başka dinazor Çiğdem Kağıtçıbaşı yı bugün kaybettik..) ve Timur ağbi de bu işin tarihine el atıyor. 
Zafer Ercan'ın okulunda olmayabilir ama belki diğer başka yerlerde reel sayıların inşaası hala eski usullerle yapılıyor. 

Eski usul derken, geçenlerde "İTÜ İnşaatçı Matematikçilerimiz" konusunu 1964 girişli sınıf arkadaşlarımla da paylaştım, bakın nasıl yaralarına tuz basmışım. 53 sene geçmiş hala unutmamışlar. İşde Timur ağbinin yazdıkları o zamanların eğitiminin hatırlatması yanında topu yeni nesil en son Topoloji Kitabı nın yazarı kendisi de bir "limiting case" olan Zafer Ercan' a atması.. 

Aşağıda mesajlarını okuyacağınız benim sınıf arkadaşlarıma ilaveten Uluğ Çapar ve Barış Kendirli den Kara Selma Soysal hususunda çok da güzel anılar ve methiyeler okumuştuk. Zaten onlar da neticede mühendis değil matematikçi oldular.. 
" Selma Hanim benim 1959-1960 da hocam oldu, ve onun güzel anlatımı nedeniyle matematiği daha çok sevdim. Hatta sınıftan bir arkadaş kendisine aşık oldu ve maalesef bu yüzden de akıl hastası oldu. 
Nur içinde yat Selma Hocam. 
Barış Kendirli 
" 

Arkadaşlar, 60 lar çok farklıydı, her açıdan. 
Matematik de bundan nasibini aldı: 
Bakınız bir başka sınıf arkadaşım ne yazdı: 
" 
Biliyorsunuz, ITU'ye girmek bizim lise donemlerimizde bir tutku idi. A 
a... 
hhh bir girebilsem! Bundan birkac yil once merhum usta kalem Hasan Pulur soyle bir sey demisti: "Bir ogrenci ITU sinavlarini ikinci kez de kazanamayinca Fatih Camii'nin minaresine 
çıkıp 
kendisini asagiya atarak intihar etmisti." Kim bilir buna banzer baska ne aci olaylar olmustu. Kazanamayinca tedavi gorenlerin de oldugunu duymustum 

" 

Selma Soysal Dedekind Kutuları derdi, 
Timur ağbi Dedekind Kesimleri diyor ve ekliyor: 
"calculusa yeni başlayanların zor anladığı bu konu..." 
yani Deniz'imiz ağlamakta haklıydı: 

" O kutuyu benim mantigim reddediyor. 
Ne luzum var bildigim PI yi kutu icine sokmaya. 
Bir halta da yaradigini sanmiyorum. 
Sirf matematik olsun diye ise amk o kutunun. 
Gencligimin en guzel gunlerini karartti. 
Frenkel'in "Askin matematigi dedigi bu herhalde. 
Kutulamalar elma sekerinin sapi gibi elimizde kaldi. 
Kullandigim matematik, hic bir zaman Kara Selma 'ninki olmadi, Kabakcioglunun ogrettikleri oldu. 
" 
(Zafer Erca Deniz'in bu iç dökmesi için "müthiş tespit" dedi) 

Deniz devamla: 
" Selma hanim, Huseyin'in dedigi gibi Yilmaz icin gonderilmis bir lutuf oldugunu, yazilardan anliyorum. 
Ancak yine de, o siniftaki 180 kusur muhendis adayinin %80 inin (belki de fazla) matematikten korkmasina, hatta nefret etmesine neden oldugunu da ben 53 yildir unutamiyorum. 
Neyse ki, ikinci sene gelen Kabakcioglu hoca ve asistani (sari Selma derdik kendisine) sayesinde bu korkularimizi yenebildik. Cunku Kara Selma , o gune kadar okudugumuz matematigin bosuna oldugunu hissettiren bir tavir icindeydi. 
Ve anlatma yetenegi olmadigi icin dersin cogunda birbirimizin yuzune bos gozlerle bakardik. 
Yilliktaki ilk 5 kisi disinda. 
Gunah cikartmak icin, anlatma yetenegini, Saffet Muftuoglu'nun katlinde sahit oldugu icin sok gecirip, kaybettigini soylediler ama bizlere verdigi onca zarardan sonra. 
Onlarda malesef ilk yil oldugu icin anladiklarini cok kucuk bir cevre disinda kimse ile paylasmadilar. 
Derste hirsimdan agladigim gunleri hatirlarim hala. 
Onu affedebilmis degilim, bunca yildan sonra. 
(Temel'in dedigi gibi; "Onun da bi yerindeydi sanki") 

Ve 
Vedat ilave etti: 

" 
Selma Hoca'mizin bu kutulama (Dedekind cut) işini üstelik de dersin en başlarında, üstelik de kazandigimiz onemli bir giris sinavinin hemen ertesinde bizim onumuze koymasinin nedeni uzerinde bu aksam çöyle sakin kafa ile tekrar dusundum. Bu konunun sirfi matematigin (Pure mathematics) konulari arasinda oldugu konusunda kusku yok. 


Bana oyle geliyor ki, Hoca'nin amaci bu konuda bizlere kenarindan kosesinden sirfi matematik konusunda bir çeşni vermeye calismakti. Ama bu is galiba birkac hafta surdu ve çeşni olmaktan cikti ve hepimizin agiz tadi bozulmus oldu. Bakin Deniz hala bozulan agiz tadinin etkisi altinda. 


Animsadigim kadariyle, Hoca bu konu ile ilgili hic soru sormadi. Bir yoklayin belleklerinizi! 


Samimi olarak sunu da soyleyeyim: Ben bu kutulama isinin ne oldugunu ancak Yilmaz'in bu aciklamalari sayesinde ogrendim. Yani, Hoca'nin dersinde yediklerimiz keci boynuzunun cok otesindeydi. " 

_______________________________________________ 
Tmd-uye mailing list 
Tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr 
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/tmd-uye 







_______________________________________________ 
Tmd-uye mailing list 
Tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr 
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/tmd-uye 


BQ_END



_______________________________________________ 
Tmd-uye mailing list 
Tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr 
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/tmd-uye 


BQ_END



BQ_END



_______________________________________________ 
Tmd-uye mailing list 
Tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr 
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/tmd-uye 
-------------- next part --------------
An HTML attachment was scrubbed...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/turkmath/attachments/20170306/1b97b404/attachment-0001.html>


More information about the Turkmath mailing list