<b>A</b>lgebraic <b>G</b>eometry ve <b>Al</b>exander <b>G</b>rothendieck<br><br>Ne güzel ve yerinde bir tesadüf, (gözleyen: Mesut Şahin)<br>
<br>Bilhassa sırfi matematikde kariyer yapıyor veya yapacak genc arkadaslara<br>şu yaziyi okumlarini candan öneririm:<br><br>"Reminiscences of Grothendieck and His School"<br>AMS Notices October 2010, sayfa:1106 - 1115<br>
<br>Kişisel notlarim:<br><br><i>(iş bu kısım, Timur Karaçay ın teşvik edici bir cümlesinden<b> </b></i><i>esinlenerek kaleme alınmıştır)</i><b><i><br></i></b><br>Kendimi, yaşadığım 60 lı (İstanbul İTU - Ankara ODTÜ) ve 70 li (Caltech - Stanford - Berkeley)<br>
yıllarından dolayı çok şanslı sayıyorum. <br>Bugünlerdeki moda (ertuğrul özkök) e uyarak: çok şükrediyorum...<br>
Grothendieck le ilgili o satırlarda kendi hayatimdan da o kadar seyler buluyorum ki:<br>Chairman Mao Tse Tung dan tutun da Fizikçi Richard Feynman a (After May 1968)<br>IHES in seminer odalarindan tutun da arkasındaki ormanlarina,<br>
Deligne den Hartshorn a,<br>
Alexander i sevmedigi gibi <br>ben den de hiç hoslanmamis Belçikali Nicholas Kuiper e<br>Cartier den Quillen e, Kleiman a kadar,<br>Chern den Atiyah a...<br>bunlar 70 lerin ilk yarisinda <br>tam da benim berkeley - ogrencilik yillarimda<br>
matematigi muthis bir ivme ile uçuran insanlar.<br>Atiyah - Singer Index Theorem<br>Pontryagin ve Chern Classes<br>Hirzebruch, Serre <br>paris - boston - berkeley <br>Hirzebruch Bonn dan<br>elbet Atiyah Oxford dan, <br>
ama o zamanlar Singer in yakininda Harvard dalar.<br>
Sayfa 1113 de bahsedilen Grothendieck - Langlands baglantisina ilk <br>1972 de Corvalis/Oregonda bizim de bulundugumuz konferans da <br>işaret edilmisti. <br>O kadar cok hatiralar akla getiriyor ki bu yazi bende<br>sanki 1970 ler matematik film şeridi geçiyor gözlerimin önünden.<br>
<br>Ama bu yaziyi okurken aklima takilan hep O, <br>Büyük Iskender Grothendieck in bugünkü hikayesi...<br>Adam hala kayip... kimse nerde bilmiyor... <br>Pirene dağlarında olduğu sanılıyor.<br><br>Kilyos koyunde evimin etrafinda pek çok kedi ve köpek yaşar,<br>
bazilari yaslaninca ortadan kaybolurlar,<br>ölülerini bize göstermezler.<br>Yaşlanip zayiflayinca düsmani köpekler ona bogazindan saldirmislar olmali,<br>
karli bir günde sokak kopegim Foks u <br>kanlar icinde ormana dogru giderken gormus,<br>ardindan yalvarircasina seslenmistim geri dönmesi için,<br>donup bakmamisti bile geri bana.<br>Halbuki onceleri benim kokumu bir km den alir ve koşar beni karsilardi.<br>
Asil hayvanlar ölülerini sahiplerine göstermezlermis.<br>
Komsunun bir kedisi de benzer sekilde kaybolmustu ihtiyarladiginda.<br>O kediye filozof ismini takmistik.<br>Sanki dusunen bir insan gibiydi,<br>agır, vakur ve aristokrat birisiydi.<br>Sonunu görmedigim için<br>anısı bende hep öyle kaldı.<br>
<br>Bu arada, Grothendieck zeytin agacini çok severmis,<br>mütevazi oldugu, uzun yasadigi, dayanikli oldugu ve <br>içinde çok günes ve hayat sakladigi için.<br>Benim de bahçemde var bir tane, 5 yasinda,<br>matematikcilerin yolu birmis misali,<br>
ilhan Ikeda da kendi bahçesine dikmis bir tane.<br>Geçen sene benim agaç bir kilo zeytin verdi.<br>Google dan bakip bilimsel bir sekilde salamuraya yatirdik <br>ama ne hikmet ki tutturamadik.<br>Demek ki taş yerinde ağırdır misali,<br>
zeytini de Ege de dikmeli.<br><br>Kitap okumaya vakti olmazmis Grothendieck'in, <br>(bir günde var sadece 24 saat),<br>
ama Bach ve Bethowen'in son quartetlerini dinlemeyi severmis.<br> <br>Grothendieck in 1300 sayfalık "Récoltes et Semailles" yazisi icin <br>bazi matematikçiler:<br>"işde AG nin delirdiginin kendi agzindan ispati" derlerken<br>
okuyan bazı non-matemtickciler icin bu yazilar hayatin damarına parmak basan bir anıtmış...<br>Bizde ruscasından okumuş birisi var ve bu kitap için şunu söyliyor:<br>"Hayatın nasıl yaşanmasının gerekltiğini en güzel bir şekilde anlatan büyük bir emsalsiz anıt.<br>
Ben hiç bir yazıdan daha önce bu kadar güç almadım.<br>İnsanı, tabiatı, Tanrı yı bu kadar çıplak görebilmiş başka birisini ben bilmiyorum. <br>
Dostoyevski Lermontov, Chekov, Tolstoy, Pushkin, Mayakowski,...<br>hiç birisi AG nin yazdıkları kadar benim kafamı çevirememiştir."<br><br>Ayrıca, bu 1300 sayfada AG kendi iç dünyasını, yaşadığı acıları ve başklarıyla yaşadığı deneyimleri, <br>
çok acı bir şekilde anlatıyormuş. <br>İçindeki çocukla Tanrıyı konuşturuyormuş.<br><br>Kitapdan bazı bölüm başlıkları ve bazı temalar:<br><br>Galois nın geride bıraktığı zenginlik.<br>(AG ölümden korkmuyor ve <br>yazısında Galois ile kader birliği içinde olduğunu hissettiriyormuş).<br>
Yalnızlık benim için düşman değil bilakis en iyi dost.<br>Yalnızlıktan ayrıldığım anda bütün ruhumla ona geri dönmek istiyorum.<br>Korku nun nasıl matematiğe girdiği, <br>Chevalley ile buluşmalar ve O na olan hayranlık.<br>
Yanlışlarım, içimdeki korkular, <br>Doğumdan gelen korkular, hayatta edinilen korkular.<br>Tanrı nın yanlışlıkları<br>Ekilen tohumlardan ne çıkacağının bilinmemesi,<br>iki yüzlü insanlar,<br>çamur gölünde batan insanlar<br>
Kirliliklere bulanmış üsttekiler<br>Bu dünyaya gelmiş olmanın pişmanlığı,<br>sevgi dünyası<br>savaşsız dünya<br>Bourbaki karşıtlığı<br>(elveda diyecek dost yok, megerse hepsi yabancı imiş), <br>Elveda Yabancılar<br>Toplanmamış (buğday) ekinlerleri<br>
öğretmen ve öğrenciler<br>(öğrencilere verilen onca şeylerden geri gelen hiç bir şey yok)<br>Dürüstlük<br>Savaş karşıtlığı<br>Matematik de Etik<br>Su üstüne çıkan kirler<br>Tutkulararım<br>
Tutku ve Sanat<br>Meditasyon<br>Hayata hayranlık<br>Çocuklar<br>Geri dönüş ve yenilenmek<br>Yasak Elma (Adem-Havva)<br>Tek oyuncu<br>Spor olarak Matematik<br>İçimdeki Tanrı<br>İçimdeki Sır<br>Sonsuzluk<br><br>Bu belgenin orijinal fransızcası, rusca ve ispanyolca tercümleri internetde var ama ingilizcesi yok,<br>
(çok fakir olduğunu ve mezarlıklarda yaşadığını iddia eden) garip birisi, Dr. Roy Lisker, kendi tercümesini para ile satıyor...<br><br>Benim anladığım, rusca dilinin derinlik ve zenginliği de katılınca,<br>bu 1300 sayfanın rusca tercümesi acaip bir belge haline gelmiş.<br>
"Bu yazıları ruscasından okurken insanın sarsılmaması ve göz yaşlarına boğulmaması imkansız" deniliyor...<br>
Bu nedenden olsa gerek, rusca tercumesinde 50 paragraflık, <br>AG in kendi ölümü ve cenazesini anlattığı kısım, yayınlanmamış...<br><br>AG nin kendisini en çok sorguladığı husus da, <br>kendi sorularının başkaları için bir mana ifade edip etmediği imiş.<br>
Zaten ağlatan kısımlar da bu gibi kendi kendisine acımasızca sorduğu soruların samimiliği, çocuksuluğu ve ağırlığı imiş....<br><br>Gelin, Ahmet Kaya nin bir türküsünü AG ye uyarlayarak bitirelim bu yazimizi:<br><br>Dalyan gibi bir çocuktu<br>
Benim gözümde küçüktü<br>Küstüde dağlara cıktı<br>İner mi inmez mi bilmem<br><br>Şimdi dağların tozudur<br>Belki isyanın sazıdır<br>Halen kalbimde sızıdır<br>Diner mi dinmez mi bilmem<br><br>Adı İskender kendi Büyük<br>Makamı yok dem tutulmaz<br>
Dağlara soru sorulmaz<br>Döner mi dömez mi bilmem<br><br>Mavi gözleri boncuktur<br>Ölüm korkusu şuncuktur<br>Azrail atı kancıktır<br>Biner mi binmez mi bilmem<br><br>Parkasına kar yağmıştır<br>Bir kenarda ağlamıştır<br>Belki elleri yanmıştır<br>
Söner mi sönmez mi bilmem<br><br>Adı İskender kendi Büyük<br>Makamı yok dem tutulmaz<br>Dağlara soru sorulmaz<br>Döner mi dömez mi bilmem.<br><br>Söz: Yusuf Hayaloğlu<br>Müzik: Ahmet Kaya <br clear="all"><br>-- <br>y. a.<br>
<br>