<div dir="auto">Bu mesajımda pek de racon um olmayan bir hususta yazmak zorunda kaldığım için  hepinizden özür diliyorum..<div dir="auto"><br>Hüseyin Eğinç Bey bir kaza eseri hiç de hoş olmayan bir mesajla ortalığı karıştırdı. Kendisine ben zamanında "ne işin var senin turkmath de ?" şeklinde nazikçe kapıyı göstermiştim. Bu sabah da kendisini Ajda ile yolcu etmek istedim, ama yine bana mısın demedi. Sebeplerini az sonra "kendi ağzından" sıralayacağm. Bu arkadaş ki İTÜ inşaat 64 giriş, 69 çıkışlı, yani hiç sene kaybı yok, Calculus u (kara) Selma Soysal dan ezberleyerek, Fourier Serilerini Okyay Kabakçıoğlu ndan   üfleyerek geçmiş, nasıl mezun olduğunu kendisi de anlayamayan, 65 de Gümüşsuyun daki  evimizde anamın hamsili pilavına da kaşık sallamış ve bir daha o tadı unutmamış birisi.</div><div dir="auto"><br>Şimdi gelelim neden turknath ı terketmeyeceğinin nedenlerine: Kendisini iyi tanırım, yarım asırdan uzun, son 7 senedir de benden sadece yarım saat uzakta oturur, o bana gelmese de bazen gider sakızlı kahvesini içerim, dolayısı ile ben şimdi size Hüseyin Beyin turknath ı terketmeyeceğinin nedenlerini sıralayayım,<br>"kendi  ağzından" :<br>- diğer matematikçilerin de y.a. gibi olup olmadıklarını merak ediyorum.<br>- matematik bilmeyen ben neler kaçırdığımı öğreniyorum.<br>- zaman zaman prof. dr. Mehmet Can beyin hangi fetva veya surelerle ekrana geleceğini bilmek istiyorum.<br>- bazen 4 gözle Zafer Ercan ın ekranı nasıl darmadağın edeceğini bilmeden artık yaşayamam.<br>- bunca yazılanlara karşılık TMD nin sessizliğine mana veremiyor, ne zaman bu sessizliğini bozacağını bekliyorum.</div><div dir="auto"><br></div><div dir="auto">Hüseyin bey den bu kadar. </div><div dir="auto">y.a.</div><div dir="auto">......<br>Not: benim her mesajımda bir eğitici/bilgilendirici kısım olur. Bununki de şu olsun:<br>Dün bazı aksilikler üst üste gelmeseydi ben H. Eğinç - M.Ünal  yanlış anlaşmasına başından müdahale eder ve bu yazılanlara imkan vermezdim. Hüseyin in de demek istediği gibi her işde bir hayır vardır diyelim. Aşağıdaki nedenlerden telefonum kapalıydı ve de şarjı da erken bitince ben de akşam erken bayılınca internete ancak sabah 2 de erişebildim ve anında Eğinç ve Ünal beylere "durun kavga etmeyin, siz kardeşsiniz" babında mesaj attım. Ünal ayaktaymış, demek ki sinirinden uyuyamamış,  hemen cevap yazdı. Netekim bu sabah da Eğinç bey yazdığında benim tahminim doğru çıktı: Hüseyin Mehmet Ünal i eski ortağı Mehmet ÜnalP sanmış.. Bütün bu yaşananlara şu sebep oldu: Dün ben 9 Eylül Hastanesi'nde Nükleer Tıp merkezindeydim. Tedavi için değil, tetkik-tespit için. Buna rağmen hissedilir derecede radyasyona maruz kaldım. Öyle hiç de MR cinsinden değil. Nitekim 4 saatlik testler sonunda şu tavsiyelerle yolcu edildim: "bol bol su iç, sık sık duş al, 2 gün hamile kadınlardan ve çocuklardan uzak dur!" Bu testlere girmemi kardiyolog Drum istedi, EKG mde bazı pürüzler görmüş ve birde nabzım çok düşük: 47. Nükleer tıp merkezinde kana bazı sıvılar enjekte edip ardından nükleer fizik le çalışan aletlerle kan dolaşımını, dolayısı ile kalp in çalışmasını izliyorlar. Bunu koşu bandında önce ve sonra yani 2 defa tekrarlıyorlar. Ben yaştaki çok kişi koşuyu bitiremiyorlarmış. Ben kolaylıkla sondaki ipi göğüsledim. Dolayısı ile bir sürpriz beklemiyorum ama bunca radyasyon neticesinde EKG daki pürüzleri ve "magic number 47" yi anlamış olacağız: <br>ben 47 doğumluyum, Hindistan bağımsızlığını 47 de kazandı, Firuzan "47 liler" kitabını yazdı, 47 liler 68 liler dirler... <br>daha ne olsun?..!</div><div dir="auto"><br>Tahmin edeceğiniz gibi, dün Nükleer Tıp sonrası hem Çernobil i ve hem de  Karadeniz'in yıldızı merhum Kazım Koyuncu yu andım ve şişdi onu beraber dinliyoruz:</div><div dir="auto"><br> <a href="https://www.youtube.com/watch?v=hluVrTixQwI">https://www.youtube.com/watch?v=hluVrTixQwI</a><br><br><br></div></div>