[Bsb-forum:483] Erinç Yeldan...Geç Sanayileşmeden Geç Barbarlık Çağına...
Serdar Şahinkaya
Serdar.Sahinkaya at kalkinma.com.tr
9 Mar 2011 Çar 10:51:55 EET
Cumhuriyet, 9 Mart 2011
Geç Sanayileşmeden Geç Barbarlık Çağına...
Erinç Yeldan
Yordam Kitap, ODTÜ İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi, değerli hocamız Prof. Dr. Oktar Türel'in kırk yılı aşkın meslek yaşamından oluşan bir seçkiyi Geç Barbarlık Çağı başlıklı iki cilt içinde kitaplaştırdı. Oktar Hoca'nın kaleminden çıkan yirmi üç makaleyi içeren bu devasa iki cilt, uzak/yakın tarihimizden bugüne, güncelden geleceğe ilişkin dev bir entelektüel çabayı okurlarla buluşturuyor.
Geç Barbarlık Çağı ciltleri, iktisat biliminin aslında teknik bir terimler manzumesi ve cansız rakamlar dizisinden ibaret olmadığını, iktisadın bir sosyal bilim olarak, tarihten, resim ve güzel sanatlardan, edebiyattan ilham alan çok köklü bir uğraş olduğunu bizlere aktarıyor. 1856'daki Paris Antlaşması ve Islahat Fermanı'ndan 1993 Kopenhag'a, Uzak Asya ve Latin Amerika sanayileşme modellerinden Anadolu kaplanlarına uzanan bu dev tarihsel kanaviçede, geç sanayileşen ülkelerin deneyimlerinin günümüzde nasıl da geç barbarlığa dönüşme tehlikeleri içermekte olduğunu, baş döndürücü bir serüvenin heyecanıyla, Oktar Hoca'nın titiz kaleminden okuyoruz.
***
Söz konusu satırlardan, Oktar Hoca'nın geleceğe ilişik sanayileşme stratejisi uyarılarını sizlerle paylaşma arzusundayım.
"1970-2000 döneminin gelişme ve sanayileşmesi hem merkez, hem de çevre ülkelerde düşük ücretler, yüksek (tutulmaya çalışılan) kâr oranları ve yüksek kâr paylarına dayanan bir birikim modeli altında gerçekleşti. Bu model sanayileşmeyi çevreye eşitsiz bir biçimde, bazen büyük ekonomiler içinde gelişme adacıkları, bazen de anklavlar / ada ekonomiler yaratarak yaydı. Doğu Asya'da izlendiği gibi (...) yükselen kâr hacminin yatırımlara yönlendirilmesi bazı geç sanayileşen ülkelerde çarpıcı başarılara da yol açtı. Ancak bu modelin önemli bir revizyona ihtiyacı olduğu (...) gözüküyor.
Çevredeki (kapitalizmin periferisindeki) düşük ücretli sanayileşme modelinde Doğu Asya'nın ikinci kuşağı ve Çin ile yarışma şansı olmayan Türkiye'nin sınai gelişmesinde bu deneyleri gerçekçi bir biçimde değerlendirmesi gereklidir. Türkiye'de son çeyrek yüzyılda oluşmaya başlayan yerel sanayi odaklarının sanayileşmeyi Anadolu'ya 'kökten-dipten' yayan, heyecan verici bir gelişme olduğunu teslim etmekle birlikte, (...) bu tür gelişimlerin yerel 'çilehane'lere (sweatshop) dönüşmemelerini sağlamak için neler yapılabileceğini düşünmemiz yerinde olacaktır." (Cilt I, sf 273-4).
"Amaç, ulusal nitelik taşıyan bir gelişme ve sanayileşme stratejisi formüle etmek ise, başta gelen öncelik neo-liberal model altında büyük ölçüde yitirilen 'politika uzayı'nın (kısmen de olsa) yeniden kazanılması olmalıdır. Son çeyrek yüzyılda ihracat ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını desteklemenin ardındaki temel beklenti, bu faaliyetlerin teknoloji üretmede ve öğrenmede yarattığı etkilerin dışsallıklar sorununa çözüm getireceği idi. Bu beklentiler gerçekleşmemiş, salt 'dışa açılma'nın sanayi politikalarına alternatif olamayacağı; (...) piyasa mekanizmasının iyi işletilmesi ve piyasaları işleten kurumların iyi vasıflara sahip bulunması ile yüksek sınai performans arasında birebir ilişki olmadığı (anlaşılmıştır)." (Cilt II, sf. 311).
"Dünya Bankası + IMF tasarımlı toplum mühendisliği ile üstesinden gelinemeyecek çok büyük bir tarihsel altüst oluşla yüz yüzeyiz. Bu tür sorunlar karşısında dünya ekonomisine işlerlik kazandırabilmek için doktriner saplantılardan uzak durmakta, sağduyu ve gerçekçiliği ön plana çıkarmakta, belki de bunalım geçiren toplumların öz-savunma reflekslerini anlayışla karşılayarak yeni arayışlara zemin hazırlamakta ve özellikle 'salt ihracat' saplantısından uzaklaşarak talebi derinliğine yetiştirmekte (cultivating demand in depth), yurtiçi teknolojik yetkinliği geliştirmekte ve ekonominin kendi iç bütünlüğünü ve bunun geriye besleme mekanizmalarını ön plana çıkarmakta yarar vardır." (Cilt I, sf. 275).
"Ancak 2000'li yıllarda Türkiye ekonomi yönetimi bu tür arayışların epey uzağında ve 'eylemli' yanı zayıf AB sanayi politikalarının peşine takılmış görünmektedir. (...) Oysa Türkiye sınai üretim ve ihracatında emek -ve kaynak-yoğun sektörlerden bilim ve teknoloji ağırlıklı sektörlere yönelen bir yapısal dönüşümü gerçekleştirmek, sınai 'derinleşme'yi seçici sektörel müdahalelerle ve teknolojik yeteneğini yükselterek sağlamak zorundadır. İçinde teknoloji politikasının ağırlıklı bir yer tuttuğu böyle bir sanayi politikası önünde nesnel teknik ve ekonomik engellerden çok sınıfsal/ideolojik engeller vardır. Laissez-faire anlayışından yola çıkan AB sanayi politikalarının tereddütsüz benimsenmesi, sanayide yapısal değişmeye ve gelişmiş ülkelerle Türkiye arasındaki teknolojik açığın kapanmasına yardımcı olmayacaktır." (Cilt II, sf 313).
Öğrencisi olma şansına sahip olamadığımız Oktar Hocamızın emeğine ve bu birikimi bizlere ulaştıran Yordam Kitap emekçilerine teşekkür borçluyum.
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/bsb-forum/attachments/20110309/462eaf42/attachment.htm>
Bsb-forum mesaj listesiyle ilgili
daha fazla bilgi