[Bsb-forum:562] Re: [Bsb:3245] DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...

Evrim Önal callisthes at hotmail.com
5 Eki 2011 Çar 16:06:04 EEST


Noyan bey,

Yazınızı şaşkınlıkla olmasa da üzüntüyle okudum. Bir zamanlar kendince olsa da ilerici bir düşünce sistematiği geliştirmeye çalışan Kemalist ideolojiye mensup olduğunuzu önceki yazılarınızdan biliyorum. Bugün bu düşünsel çerçevenin görkemli çöküşüne örnek teşkil ediyorsunuz.

Tarih, önemli kişilerin biyografileri değildir Noyan Bey; tarih, ismi hiç anılmayan milyarlarca insan tarafından yapılır. Tarihe bilimsel bakmak da ancak toplumların tarihi nasıl yaptığını inceleyerek mümkündür, zira özneleşmiş kişi salt bir tarih enstrümanı olmasa da, olsa olsa heyelanı başlatan çakıl, çığı başlatan kartopudur. Yazınız baştan aşağı, hiçbir bilimsel değeri olmayan idealist tarih anlayışının kolajı. 

Hadi diyelim, Kemalist tarih anlayışı zaten ideolojiktir, o halde yazdığınız yazıdaki tutarsızlıkları ne yapacağız? Abdülhamit Han kötüdür de, korsandan dönme yağmacı Barbaros Hayrettin çok mu matah bir adamdır? Ya da köhnemiş Osmanlı hanedanına koltuk değneği olmuş Sokullu Mehmet'i taktir etmek Osmanlı'yı yıkan, yerine cumhuriyet kuran siyasi hareketin bugünkü temsilcilerine mi kaldı? 

Gelelim bugüne...

Sizin sorununuz AKP iktidarının Doğa Akdeniz'de maceralara kalkışıyor olması mı, yoksa bu maceralara sizin deyimizinle "barbarosların" vb. torunları olan generalleri tasfiye ederek kalkışıyor olması mı? Yazınızdan bayağı bayağı ikincisi gibi duruyor Noyan Bey. Türkiye'nin emperyal heveslerle bir takım çılgınlıklara kalkışma ihtimalinden değil de, sanki bu işi doğru komutanlarla yapmazsa yenileceğinden korkuyor gibisiniz. Yazdığınız yazıda donanmamıza düzdüğünüz övgüler, Yiğit Bulut'un "yandaşa gaz, yahudiye gözdağı" nitelikli yazıların tıpkısının aynısı Noyan Bey.

Türkiye şu an Doğa Akdeniz'de de, Orta Doğu'da da savaş kışkırtıcısı bir ülke haline gelmiştir Noyan Bey. Sağduyulu bir bilim insanının bakması gereken, endişeye düşmesi gereken konu budur, yenilgi ihtimali değil. Örnek olsun; Türkiye, bugün gidip Suriye'ye savaş açmaya kalkarsa, her iki ülkenin halkları adına en iyi şey hezimete uğraması olacaktır. Mülkiyeti evrensel olan, en azından olması gereken bilgiyi üretmekle yükümlü bir bilim insanının, bilim insanı onuruna yakışan duruş bunu istemek olmalıdır. Siz kendi ülkenizin, haksız bir savaşa girerse yenilmesini isteyebilir misiniz Noyan Bey?

Burasının adı Bağımsız Sosyal Bilimciler, Noyan Bey. Bilim insanı ideolojisiz olamaz, dolayısıyla postmodernlerin karikatürize ettiği bencilce bağımsızlık, sorumsuzluk bilim insanına yakışmaz. Ama bilim insanı sağa sola haydutluk etmeye başlamış devletine "böyle yaparsan yenilirsin, TSK'yı rahat bırak ki iyi savaşasın" minvalinde yazılar yazamaz. Yazdığınız yazı bir bilim insanının değil, kapıkulu Nazi doktorlarının yazılarını andırıyor Noyan Bey.

Onlar layıklarını bulup tarihin çöplüğüne gitti, soyadlarını çocukları utançla taşıyor. Ya tarih orada olduğu gibi sıkışıverirse ne olacak Noyan Bey? Bu yazdıklarınız peşinizden kovalamaz mı?

Türkiye ve dünya halkları adına donanmanın bugün yapacağı en iyi şey Haliç'te oturmaktır Noyan Bey. Bu savaş kışkırtıcılığı ortamında Kemalist ideoloji adına puan kazanma çabanızı esefle kınıyor, sizi sağduyuya davet ediyorum. 

Dr. Nevzat Evrim Önal

From: noyanumruk at hotmail.com
Date: Thu, 29 Sep 2011 09:37:49 +0000
To: 
Subject: [Bsb:3245] DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...


















 









 DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN...








 Tarih : 29.09.2011 12:20:10





Donanmayı birilerini memnun etmek için yeniden Haliç’e göndermek artık mümkün değil. O halde tek çare, 56 Amiralinden yaklaşık yarısını ve bu komutanların görevini ifa edecek Albayların ve Komodorların önemli bir bölümünü Hasdal'a göndertmek... 











 





DONANMA VE ULU HAKAN ABDÜLHAMİT HAN…
 
Dr.Noyan UMRUK
 
 Geçmişi zaferlerle dolu olan şanlı donanmamız, tarihi boyunca iki ağır sille yemiştir
 
 Bunlardan birincisi İnebahtı (Lepanto) yenilgisidir. 1538’de Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşanın, Haçlı donanmasını Mora yarımadasının kuzeybatısında, Preveze’de perişan edip, Ege adalarından, çizmenin(İtalya) güney ucundaki Calabria’ya kadar Akdeniz’i Osmanlı gölüne dönüştürmesinden sonra, 7 Ekim 1571’de Osmanlı donanması ile Haçlı donanmaları arasında, Korint Kıstağı'nda, İnebahtı yakınlarında dünya tarihinin en büyük deniz muharebelerinden biri yaşandı. Osmanlı donanması ağır bir yenilgiye uğradı. 142 gemi yok oldu, 20 bin Osmanlı levendi öldü. 
 
 Bu yenilgi Osmanlı’yı çok sarstı. Sokullu Mehmet Paşa yeni bir donanma hazırlanmasını istedi.  Sokullu’nun  yeni kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşaya hitaben söylediği "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz.”ve Venedik elçisine hitaben söylediği "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakal daha gür çıkar" sözleri, unutulmaz sözcükler olarak tarihe geçmiştir. Gerçekten donanma yenilendi, sakal daha gür çıktı.
 
 Donanmamızın yediği ikinci sille, Abdülhamit döneminde donanmayı oluşturan tüm gemilerin Haliç’e çekilerek çürümeye terk edilmesidir. Bu akıllara ziyan stratejik(!) tercihini bakın hatıratında Ulu Hakan Abdülhamit Han nasıl savunuyor: “Amcam Abdülaziz Han’ın orduyu ve donanmayı güçlendirme yoluna girmesi büyük devletleri telaşlandırmış ve bu teşebbüs hayatına mal olmuştu… Bizim gemilerimizin hemen hepsinde İngiliz çarkçıbaşıları vardı. Bu, donanma İngilizlerin elindeydi demektir. Bu çarkçıbaşıların bazılarını değiştirmek istediğimiz zaman, İngiltere elçisi saraya koşmuş ve bu teşebbüsün İngiltere’ye itimadımız olmadığı biçiminde yorumlanacağını açıkça söylemekten çekinmemişti. Öyleyse bir donanmamız yok demekti. Çünkü bu donanma, hem Fransızlarla, İngilizleri bize düşman ediyor, hem de savaşta bir işe yaramıyordu. 
 Faydası olmayan, fakat mazarratı olan bir şeyi muhafaza etmek aklın icabı dışındadır. Donanmayı Haliç’e çektirdim, böylece Fransız ve İngilizlere Akdeniz’de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum.”(1)
 
  Ne savunma ama…Böylece, kızdırmamış olduğumuz İngiliz ve Fransızların donanmaları(Birleşik Donanma ,Inflexible, Agamemnon, Queen Elizabeth, Vengeance, Albron, Cornwallis, Irresistible, Triumph, Suffren, Bouvet vb.19 gemiden oluşmuştu) 1915’de Çanakkale Boğazına dayandığında, karşılarında bir Osmanlı donanması yerine Albay Cevat komutasındaki Nusret mayın gemisini ve Çanakkale müstahkem mevkilerine mevzilenmiş Mehmetçikleri  görünce herhalde çok sevinmişlerdir. Ama Nusret mayın gemisinin akıl almaz başarıları, kara topçusunun büyük ustalığı, Mehmetçiğin destansı kahramanlığı ve nihayet Mustafa Kemal’in eşsiz taktik ve stratejik dehası müstevlilerin heveslerini kursaklarında bıraktı. Muhteşem gemileri ciddi hasarlara uğradı; fiya
 kaları iyice bozuldu. Velhasıl, geldikleri gibi gittiler… 
 
 
 Şimdilerde ise donanmamız son 30-40 yıl içinde akıllara durgunluk verecek bir mesafe aldı. Gemileri, üsleri, ulaştığı teknolojik düzey ve çok iyi yetiştirilmiş personeli ile belki Akdeniz’in en güçlü donanması olması gerekirdi. Akdeniz’in ikinci güçlü denizaltı filosuna sahibiz. MİLGEM(Milli Gemi) projesi meyvelerini vermeye başladı. Ulusal sanayimizin, mühendis ve emekçilerimizin ürettiği ilk savaş gemisi F-511 Heybeliada korveti iki gün önce denize indirildi. Hücumbotlarımızı zaten uzun zamandır kendimiz yapıyoruz. GENESİS projesi ile tüm donanmanın tek merkezden yönetilebileceği üstün bir iletişim teknolojisi sağlanıyor. Tüm bu gelişmelerde özel sektörün yanında ASELSAN, HAVELSAN gibi Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına bağlı, tamamen halkın katkıları ile oluşturulmuş kuruluşların büyük payı var.    
 
 Bu donanmayı birilerinin baskısı ile ya da birilerini memnun etmek için yeniden Haliç’e göndermek artık mümkün değil. O halde tek çare, 56 Amiralinden yaklaşık yarısını ve bu komutanların görevini ifa edecek Albayların ve Komodorların( gemi komutanlarının) önemli bir bölümünü, Çaka Beylerin, Barbarosların, Turgut, Oruç, Burak ve Piri Reislerin torunlarını Hasdal’a göndertmek…
 
 Bu durumda, gittikçe cadı kazanına dönüşen(2) ve ulusal çıkarlar açısından son derece hassas dengelerin sürdürüldüğü Doğu Akdeniz’in ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin en önemli caydırıcı gücü ağır darbeler almıyor mu?
 
   
(1)Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Yayına Hazırlayan: Hasan İLHAN, Alter Yayıncılık, Ankara, 2010
(2)N.Umruk; “Doğu Akdeniz Cadı Kazanı”, Aydınlık G., 08.09.2011
 
AYDINLIK G.,29.09.2011










 




 		 	   		  

_______________________________________________
Bsb mailing list
Bsb at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/bsb 		 	   		  
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/bsb-forum/attachments/20111005/695471f3/attachment-0001.htm>


Bsb-forum mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi