[Turkmath:9377] Re: Dershaneler?

Barış KENDİRLİ bkendirli at fatih.edu.tr
27 Kas 2013 Çar 16:18:40 EET


  İyi günler,

 

Uluğ Çapar'ın görüşlerine katılıyorum ve bir de örnek vermek istiyorum. 1959
da Niğde Lisesi'nden mezun olduktan sonra  İstanbul Teknik Üniversitesine
girebilmek için İstanbul'a gelmiştim.Özellikle fizik ve kimyayı yaklaşık %10
oranında öğrenebildiğimizden sınavı kazanacağımdan çok umutlu değildim. Ama
sınavdan önce Beyoğlu'nda açılan bir dersaneye 1,5 ay devam etmem tüm
eksiklerimi kapatmamı sağladı ve ben  İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat
Fakültesine dereceyle girdim. Hoş o zamanlar Üniversitelere sınavsız
girenler de torpillerle yada başka yollarla çok iyi yerlere  gelebildiler. 

       Saygılarımla.

                                   Barış Kendirli  

 

 

 

From: turkmath-bounces at listweb.bilkent.edu.tr
[mailto:turkmath-bounces at listweb.bilkent.edu.tr] On Behalf Of Ulug Capar
Sent: Wednesday, November 27, 2013 2:52 PM
To: turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
Subject: [Turkmath:9376] Re: Dershaneler?

 

İyi günler, 

Sanırım dershanelerin ilerde temel bilimci olacakların
formasyonlarının oluşumuna yaptığı  menfi etkiden fazla
bahsedilmiyor. Orta eğitim fen  öğretiminde 140 küsur
ülke içinde epey gerilerde kalmamızda dershane kültürünün
de önemli  katkısı  olabilir bence..

Özellikle matematikte dershane eğitimi  ispat kavramına yol
açan NEDEN sorusunu kaldırıp onun yerine NASIL 
sorusunu ikame etmiştir. Diğer bir deyişle  önünüzde
cevapları çoktan seçmeli bir soru var. Doğru yanıtı şöyle
yahut böyle nasıl bulursunuz ? Hatta bazı dershaneler giriş sınavı 
sonunda  çok sayıda cevaplanmamış sorunuz  kalmışsa ve çok az
vakit varsa, kalan sorularda  rasgele seçme işini nasıl
üniforma yakın , yansız   yapabilirsiniz,  bunu bile öğretiyorlar. Yani
tamamen tek bir sınavda başarılı olmaya yönelik,
aşırı faydacı (pragmatik) , ticari endişeli bir eğitim
sistemi.  Bu İSPAT kavramını da tamamen yok ediyor.

Üniversite hocalığım sırasında ofis saatinde
gelen ilk yıl öğrencilerinin çok büyük bir bölümü  "bunu
nasıl yaparsınız ?" diye sorarlar, "şöyle şöyle" diye cevaplanınca
bilgisayar öğretisinin de etkisi ile tatmin olup giderler,
cok azı "NİÇİN böyle oluyor" diye sorar. Ben bunda da önemli 
ölçüde dershane öğretisi etkisini göriyorum.

Halbuki hatırlarım 50 li yıllardaki lise öğrenimim sırasında
niçin koniyi şöyle keserseniz parabol, böyle keserseniz hiperbol vs olur ?
niçin bu 9 noktadan bir çember geçer ? gibi geometrik ispatlar
yapardık. Bu ispatlarda bir de matematiğin estetiği, zevki vardır. Öğrenciyi
matematikçi, temel bilimci olmaya özendirir.

O zamanlar İTÜ hariç diğer Üniversitelerin bölümlerine sınavsız, hukuk,
iktisat vb. lise karnesi ile  elinizi, kolunuz sallayarak 
girerdiniz. Hatta ağabeyim İTÜ Mimarlığa da Perteniyal Lisesi karnesi
ile girmişti.

Buradan genç arkadaşın ikinci sorusuna geliyoruz. Şu anda dershaneler
kaldırılmalı mı ? Bence hayır. İşin siyasi yanını, arkalarında oluşmuş
-kim yararlanırsa yararlansın- büyük rant kaygısını bir yana bırakırsak
dershanlerin şu anda gene de bir işlevi var. Bu işlevi sıfırlayıp
dershanelerin kendiliğinden "atrition" ile yok olup gitmesini sağlamak 
için orta eğitimde büyük reformlar gerekli. Bunun için de eğitimi
sadece dinsel baza oturtmak endişesini bir yana bırakıp orta eğitim
hocalığını çok cazip hale getirmek, önemli yatırımlar yapmak lazım.

"Eğer devlet okulları kaliteli eğitim veriyorsa niçin dershanelere
gerek olsun, niçin devlet okullarında verilen eğitim Üniversiteye
devam etmeğe yeterli olmasın ?" savı, sorusu haklıdır. Ancak dediğim
gibi yurt genelindeki orta eğitimin mevcut hali ile değil.

Üniversitelere karne ile girme usulü kısa zamanda kötü kullanıma
(abuse) yol açtı. Türkiye'nin her yanındaki liselerden tamamı 10
olan şişirme karneler gelmeğe başladı. Eğitim alan nüfusun da artması ile 
Üniversite giriş sınavları kaçınılmaz oldu. 

Halbuki örneğin Almanya'da, İmgiltere'de ülkenin her yanında
aşağı yukarı aynı düzeyde , yansız eğitim veren Orta eğitim
okullarında bir öğrenci uzun yıllar izleniyor, sonuçta " sen
Üniversite eğitimi yapamazsın veya yapabilirsin, senin
sanata yeteneğin var, konservatuar veya ona benzer bir
okula girmelisin, sen  ancak meslek okuluna gidebilirsin" şeklinde 
karar veriliyor. Tabii gene de 
yönlendirilen okul veya okulların kapasiteleri müsait değilse
belli bir seçme sistemi uygulanabilir , ama bu hiç bir
zaman tek bir sınav olmamalıdır.

Genç  meslekdaşımız Cemil Ulay'ın sorularının bana
ilk ağızda düşündürdüğü şeyler bunlar oldu.

Saygılarımla,

Uluğ ÇAPAR




On 27.11.2013 13:36, cihan p. wrote: 

İyi günler, kişisel olarak dershanelerin kendiliğinden yok olacağı bir
ortamın oluşabileceğini düşünmüyorum bir 10-15 yılda. 

 

Timur hocamın dediklerine bir kaç noktada eleştirim olacak.

1- fikrimce, İnsanın mutsuzluğu ve mutluluğu öyle formüle edilebilecek bir
şey değildir, bir şeyin bir insanın mutsuzluğundaki etkisini bilmek zordur. 

2- bence yeni nesil yetiştirme-oluşturma zihniyeti cumhuriyetin
başlangıcında da çok güçlüydü, iktidarda kimin olduğuna göre değişmiyor pek.

 

 

27 Kasım 2013 11:43 tarihinde Timur Karacay <tkaracay at baskent.edu.tr> yazdı:

Meslek Okulları ve Dershaneler

Meslek Okulları ülkemizde hep sorunlu olmuştur. Ara eleman yetiştirme gibi
iyi bir nedenle üniversitelerimizde açılan Meslek Okullarının büyük bir
kısmı zamanla fakülteye dönüşmüştür. Bunun farklı nedenleri var. Onları
ayrıca tartışmak gerekir.

Üniversiteye gelmeden 12 ya da 15 yaşında Mesleğe Yönlendirme'nin ciddi
sakıncaları olduğunu eğitimciler söyler. Bence sayılan sakıncalar arasında
dört tanesi çok önemlidir:

1.       Küçük yaşta çocuğun yetenekleri ortaya çıkmamıştır. Sınırlı
olanaklar ya da aile istemiyle çocuk meslek seçer. Ama çoğu yaşamı boyunca
seçtiği mesleği sevmez. Mutsuz bir yaşamı olur.

 

2.       Türkiye gibi dinin siyasete alet edildiği ülkelerde, meslek
okullarının çoğu inanç sömürüsüne yönelik oluyor. Küçük yaşta meslek seçimi,
ekonomik ve kültür düzeyi yetersiz olan aile çocuklarının din ağırlıklı
eğitim veren meslek okullarına kaydırılmasının yoludur. Din eğitimi ile
çağdaşlaşmış bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ülkemizde Genel Lise eğitimi
görenlerle İmam Hatip Lisesi çıkışlılar, bu gün bile aynı masaya oturup
konuşamıyorlar. Bir ülkenin genç kuşaklarını bölmenin daha iyi bir yolu
olamazdı!.. İmam Hatip Okullarını açıp, Köy Enstitülerini kapatan zihniyet,
bu ülkeyi kaç kuşak geriye götürmüştür? Şimdi yeniden ve güçlü olarak ortaya
çıkan aynı zihniyet ülkeyi nereye sürüklüyor?  

 

3.       Dinin siyasete alet edilmesini önlemenin iyi bir yolu, çocukları ve
gençleri önce bilimsel bilgilerle donatmaktır. İyi bir fen ve sanat eğitimi
almış genci hurafelere inandırmak zordur. O nedenle, bütün çocukaları lise
sonuna kadar  Çok Amaçlı Liselerde okutmalıyız. O okullarda gerçek Din
kültürü dersleri olabilir;  ama ne zorunlu ne de seçmeli din dersleri
olmalıdır. 

 

4.       Çağımızın ileri teknolojisi, meslek sahiplerinin yeni teknolojiye
hızlı uyum yapmasını zorunlu kılıyor. 12 yaşında mesleğe yönelen, genel
kültürü ve fen bilgisi yetersiz olan meslek adamının yeni teknolojiye ayak
uydurması zordur. O nedenle, sanırım, Japonya gibi bazı ülkelerde yeterli
fen bilgisine ve genel kültüre sahip olunamadığı erken yaşlarda mesleğe
yönlendirme olmuyor.

 

Dershaneler konusunun ülkenin ulusal eğitim sistemine bütünleşik olduğunu ya
da olması gerektiğini düşünmüyorum. Fırsat eşitliği derken, imkan eşitliğini
yokeden bir sistemin yarattığı üründür. Koşullar değişirse, kendiliğinden
yok olur. 

Saygılarımla,

Timur karaçay

 

  _____  


27.11.2013 09:00 tarihinde, Ayse Borat yazdı:

Merhabalar, 

 

Eğer koşullar yerinde olursa, dershaneler kendi kendine kapanma noktasına
gelirler. Bence sorunun kaynağına inip, ne tür bir değişiklikler ile
dershaneleri kapatılma noktasına getirilmesinin akademisyenlerden oluşan bir
heyet ile tartışılmaya açılmasını ve Hükümet'e sunulmasını teklif ediyorum.
Akademisyen vurgusu yaptım çünkü dershaneler üniversiteye hazırlıyor.
Dershanelerde öğretilenleri gençlerin unutması için ve kendilerinde mevcut
olan "yorum yapma yeteneklerini" tekrar ortaya çıkarmak için hepimiz çaba
sarfediyoruz. 


Benim birkaç teklifim var, "kapatılmaya hazırlık" süreci hakkında:

 

1.     Meslek okullarının ortaokul bölümleri tekrar açılsın. Benim düşünceme
göre dershanelerin bir anda bu kadar çoğalmasının asıl sebebi, meslek
ortaokullarının kapatılmasıydı. Meslek okulları kapatıldığı için, "moda" ile
ilgilenen bir öğrenci zorla sevmediği uzay bilimleri bölümünde okumaya
mecbur bırakıldı (Aslında kimse kimseyi istemediği bir bölümü okumaya
zorlamadı. Ama herkesin lise mezunu olması, meslek sahibi olmak isteyen bir
öğrenciyi "üniversiteye gidersem bir farklılık oluştururum ve rakiplerimi
elerim" şeklinde düşünmeye itti). Meslek okullarının reklamları yapılıp,
teşvik edilmeleri çok güzel olacaktır.

2.     Dershanelerin yapacağı her türlü yazılı, sözlü ve görsel reklamlar
yasaklanmalı.  Dershaneler hiç bir filme, diziye sponsor olamamalılar. 

3.     Müzik derslerinde flüt çalmayı öğretmek yerine piyano, gitar, keman
(eğer öğrenci isterse flüt), ... vs. öğretilsin; resim derslerinde toz
pastel ve yağlı boya gibi daha ileri teknikler öğretilsin (eminim bu, o
derslerin öğretmenlerinin de hoşlarına gidecektir). Spor derslerinde, askeri
"dur-hazır ol" komutları yerine, öğrencilerin ilgilendikleri sporda
ilerlemelerine olanak sağlayacak bir ortam oluşturulsun. Mümkünse at
biniciliği dersi bile konulsun. Mümkünse ebru, cam boyama gibi dersler de
konulsun. 

4.     Görgü kuralları ve ev ekonomisi gibi konular kız-erkek tüm
öğrencilere gösterilsin. Tabi isimleri daha ilgi çekici şeyler olsun. Mesela
"kampüs yaşamına hazırlık" gibi. Bu tür derslerde sınav yapılmasın. Hatta
bunlar ders değil, seminer şeklinde verilsin.

5.     Kitap okuma dersi(?) ve -yoksa- kompozisyon dersi olsun. En çok
sevdikleri kitapları okumak öğrencilerin ufkunu, hayal gücünü
geliştirecektir. Çoğu gencin dershanelerden vakit bulup da, kitap
okuduklarını hiç sanmıyorum. Buna ragmen "hızlı okuma teknikleri" kursuna
gidebilecekleri aklıma geliyor.

 

2. ve 3. maddede yazdıklarım dershaneler konusuyla ilişkisiz gelebilir. Ama
asıl onlar birebir dershane ile alakalıdır. Çünkü dershaneler öğrenciyi
hayattan koparır, beynini tek tip düşünmeye ve yorum yapamamaya teşvik eder.
Yazdıklarım ise beynin farklı yönlerini harekete geçiren aktivitelerdir. 

 

Buna ek olarak, Avrupa ve ABD'de üniversitelere nasıl öğrenci seçildiği
incelenebilir. Özellikle, "üniversite sayısı/ülkedeki öğrenci sayısı"
oranının çok düşük olduğu, başarılı ülkelerin araştırılmasına
yoğunlaşılabilinir. 

 

Benim öğrenci seçmeye dair de iki fikrim var:

 

1.     Üniversiteler kendi öğrencilerini kendileri seçsinler. Bu %20'lik bir
sınav (o üniversitenin hazırladığı yazılı sınav) + %80'lik mülakat şeklinde
olabilir. Ya da yazılı sınav olmayıp, sadece mülakatta (%20 oranında) bilgi
ölçen soru sorulabilir. Öğrenciler, iş başvurularında olduğu gibi bir
özgeçmiş ve okul transkriptlerini üniversitelere sunsunlar. 

 

Mesela, ben seçeceğim öğrencilere şunları sorabilirdim:


Öğrenci o yaşına kadar yazın bir yerde çalışmış/staj yapmış mı (Öğrenci
İşletme gibi bir bölüme başvuruyorsa? 

Temel bilimler okumak isteyen bir öğrenci ise, hiç bir proje yarışmasına
katılmış mı ya da henüz hayata geçiremediği bir projesi var mı? 

Hobileri neler? 

Hangi müzik aletlerini çalmayı biliyor? 

Kaç dil biliyor? 

Neden bu bölümü seçiyor? 

Onu seçmemiz için bizi nasıl ikna edebilir? 

Bu bölümde ilk 3 yılda neler yapmayı planlıyor? 
Okuduğunuz ilkokul köy ilkokulu muydu? Eğer öyle ise ulaşım ve okul
olanakları nasıldı? (Eğer bir öğrenci zorluklara rağmen, okula gitme
hevesini kırılmadıysa, bu onu daha da kamçıladıysa; bence bilim insanı olma
potansiyeline sahiptir)


Bu mulakattlar o üniversitenin internet sitesinden ve -varsa- Facebook
hesabından canlı olarak yayınlanmalı. Böylece torpil yapılması mümkün
olmayacaktır. 

Bu fikir için Özyeğin Üniversitesi'nin "Hayatımın Oyunu" adlı burslu öğrenci
seçme sınavından esinlendim.


2. Yukarıda yazdığım fikir geliştirilebilir. Sonuçta ülkemizde çok
üniversite var. Mesela başvurular Mayıs'ta açılacaksa, ve eğer öğrenci
kendine güvenip Ocak'ta başvuru yapıyor ve başarılı bulunuyorsa, öğrencinin
gelecek yıl için anlaşması/kaydı yapılabilir. Böylece öğrenci yığılmaları
azalabilir. Ya da her ay bir mülakat yapılabilir. Bu fikirler tartışılıp,
daha da geliştirilebilir.


Saygılarımla,

Ayşe





  _____  

From: cemix56 at hotmail.com
To: turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
Date: Wed, 27 Nov 2013 01:24:49 +0200
Subject: [Turkmath:9371] Dershaneler?

Değerli Büyüklerim, 

Son günlerin yoğun gündemi dershaneler meselesinde Matematiksel
bakışlarınızı merak ediyorum. Gezi olaylarında değerli yorumlarınızla konuya
bakışım zenginleşmişti. Bu konu eğitime, bilime daha yakın. Görüşlerinizi
paylaşmak isteyen olursa sevinirim. Sizce kapanmalı/kapatılmalı mı? Eğitim
sistemi buna ne ölçüde hazır?

 

Selamlar ve Saygılarımla.

Cemil.


_______________________________________________ Turkmath mailing list
Turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/turkmath

 

-- 
This message has been scanned for viruses and 
dangerous content by  <http://www.mailscanner.info/> MailScanner, and is 
believed to be clean. 

 

_______________________________________________
Turkmath mailing list
Turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/turkmath



-- 
This message has been scanned for viruses and 
dangerous content by  <http://www.mailscanner.info/> MailScanner, and is 
believed to be clean. 


_______________________________________________
Turkmath mailing list
Turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/turkmath

 

 
 
_______________________________________________
Turkmath mailing list
Turkmath at listweb.bilkent.edu.tr
http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/listinfo/turkmath
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/cgi-bin/mailman/private/turkmath/attachments/20131127/2d42b5c4/attachment-0001.html>


Turkmath mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi