[Turkmath:6924] Fwd: Ali Nesin II

yilmaz akyildiz yilmaz.akyildiz at gmail.com
Wed Jan 1 22:19:38 UTC 2025


Ali in Ercüment hk da dediklerine dikkat!
Benim ercu yu kesfedemememin nedeni bölümdeki ceteleşmeler ve ercuye
bölümün kötü yönde John Nash i olarak bakılmasıdır. Sonradan belli oldu ki
ercu gercekten iyi yönde yani natehatikte John Nash imiş. Tabiki benim
baskajarinin gazina gelip ercu yu ihmdl  etmem kendi  kabahatim,
yetersizligim! Kabiliyetsizligim!

---------- Forwarded message ---------
Gönderen: Ali Nesin <anesin at nesinkoyleri.org>

Düzeltmeler ve ekler:
1) Evet Yavuz Nutku Boğziçi Üniversitesi Matematik Bölümü'ndeydi. Çok iyi
anlaşırdık kendisiyle. Serseri tarafına bayılırdım. Seminerlerimize
katılırdı. Ercüment Ortaçgil de katılırdı. Bir de Tim diye bir yabancı
vardı. Ercüment'in çok akıllı ve çok içten biri olduğunu o seminerlerde
anladım. Kendisini takdir ettim. Daha sonra aramıza Almanya'dan gelen Ahmet
Feyzioğlu da katıldı. Ahmet çok iyi grup teorisi ve cebir bilirdi.
2) Ekrem değil, Emre Kongar!
3) Cahit Arf ODTÜ'ye değil, TÜBİTAK'a sözünü geçirememişti.
4) Aziz Nesin'in matematik enstitüsü gerçekten bir vasiyetti, ama
gerçekleşeceğine aslında inanmadığı bir vasiyetti.

A


02.01.2025 00:13 tarihinde yilmaz akyildiz yazdı:


Son sakallı hali Sokrates gibi
Ali de yaşlandı artık..
bence  zamanları karıştırıyor.
BU da o konuşmayı verdiği zamanda Ali artık haftada bir Ören den geliyor
değildi. Onlar Yavuz Nutku nün bölümde olduğu yıllar olmalı. Ali artık
İstanbul'daydi ve iş arıyordu. O zamanlar memlekette darbe, solculuk vs
havası yoktu. Yilmaz-Çiller liberal rüzgarları esiyordu. O konuşmayı Ali
boşuna vermedi! İş arıyordu. Sanmıyorum ki bölümün o ikilisi bu isteği
yukarıya bildirdi. Ayşe Dekandi ve o kişilik olarak zor işleri yapma
içgüdüsüne sahip birisiydi. (Örneğin, rektör olduğunda BU da türban
sorunu... ).  Yani, Ayşe radikal bir çıkışla AN yi kapabilirdi.  Ne de
olsa, kendisini "yeni rektörümüz" diye tanıştırdığımda  İlhan abi  (Selçuk)
Ayşe ye  "senin baban indusytrialist  ilk sosyalist gazete çıkaran kişidir"
demişti, o masada Ekrem Kongar da vardı ve biz Sultanahmet de bir otelin
terasında Ayşe nin rektörlüğünü şampanyalarla kutluyorduk. ("bu ylmzakyldz
da ne çok şeylere şahit olmuş birisi" diyebilirsiniz, ama bilin ki
yazdiklarimyadadiklarimin, şahit olduklarimin yarısından azıdır...)

Aziz Nesin in matematikle ilgili bir enstitü kurması sözünü etmesi  vasiyet
değil de ne dir?
Cahit Arf olayını bilmiyordum.
Çok şaşırdım.
Yani, Arf in bile söz geçiremediği kurumlar vardi demek ki bu ülkede, hem
de ODTÜ de.

Ali nin batıdaki kemikleşmiş sistemden bahsetmesini Selman in MSU da
başından geçenlerde birlikte düşünün!

Arkadaşlar, biraz da matematik:

Biliyorsunuz AC de "kadının fendi erkeği yendi".
Şimdi de MI hk da bilek güreşine talipler arıyoruz:

is there a debate on mathematical induction?

There is an ongoing debate regarding the validity and philosophical
implications of mathematical induction. While it is a widely accepted proof
technique in mathematics, some philosophers question its epistemological
foundations. Critics argue that mathematical induction relies on the
assumption of an infinite set of natural numbers, which may not be
universally accepted, particularly by intuitionists who prefer constructive
proofs[1][3]. Others suggest that induction merely eliminates the
possibility of finite counterexamples rather than proving universal
truth[4]. This tension highlights differing perspectives between
mathematicians and philosophers on the nature of proof and truth in
mathematics.

Citations:
[1] [PDF] Is There A Problem Of Induction For Mathematics? - Swarthmore
College
https://works.swarthmore.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1330&context=fac-philosophy
[2] Mathematical induction - Wikipedia
https://en.wikipedia.org/wiki/Strong_induction
[3] Validity of mathematical induction - Philosophy Stack Exchange
https://philosophy.stackexchange.com/questions/50617/validity-of-mathematical-induction
[4] soft question - Mathematical induction, is it really a proof of truth?
https://math.stackexchange.com/questions/5004849/mathematical-induction-is-it-really-a-proof-of-truth
[5] Mathematical Induction: A Pedagogical Discussion - jstor
https://www.jstor.org/stable/3482247
[6] Why proofs by mathematical induction are generally not explanatory
https://www.researchgate.net/publication/31384930_Why_proofs_by_mathematical_induction_are_generally_not_explanatory


---------- Forwarded message ---------
Gönderen: Ali Nesin <anesin at nesinkoyleri.org>
Date: 1 Oca 2025 Çar 22:21
Subject: Re: Ali Nesin
To: yilmaz akyildiz <yilmaz.akyildiz at gmail.com>, turkmath <
turkmath at listweb.bilkent.edu.tr>, tmd <tmd-uye at listweb.bilkent.edu.tr>
Cc: Akbulut, Selman <akbulut.selman at gmail.com>



Yanlışları düzelteyim.
1. Babamın Matematik Köyü kur diye bir vasiyeti yoktu. Vasiyetinde bir
"enstitü" lafı geçer ama o enstitünün vasiyetteki yegâne nedeni
Türkiye'de sıkıntı çekeceğim konuları minimuma indirmekti. Zaten öyle
bir para da yoktu. Uzun hikâye, başka bir gün (başka bir mecrada)
anlatrım. Türkiye'ye iki nedenle gelmek istedim: a) Yalnız kalmayı seven
içine dönük bir kişi olmama rağmen toplumsal bir hayvan olduğumu idrak
etmem. İnsanlarda bir değişiklik yaratmak istiyordum ve Batı'da bu
mümkün değildi, düzen çok güçlüydü, çok kemikleşmişti. b) Babam ölmüştü
ve Nesin Vakfı'nı yaşatacak başka kimse yoktu.
2. 1995'te Bilkent'e ve Koç'a başvurdum ama kabul edilmedim. Yılmaz'ın
dediği gibi devlet üniversitelerinin maaşı dört kişilik ailemi (artı
kardeşlerim ve onların eşleri, çocukları...) geçindirmem için yeterli
değildi.
3. 1986'ta pasaport verilmediği yıllarda ODTÜ ve TÜBİTAK'a başvurdum.
ODTÜ'den ses çıkmadı. TÜBİTAK reddetti. Cahit Arf bana şahsen "çok
uğraştım ama olmadı, yapamadım, gücüm yetmedi Ali" diye üzüntüsünü belirtti.
4. 1986'da daha ucuz diye Balıkesir Ören'de taşınmıştım ama haftada bir
Boğaziçi Üniversitesi'ne geliyordum, seminerler yapıyorduk. Herkes
biliyordu işsiz ve parasız olduğumu. Kimse başvur, Boğaziçi'ne gel
demedi. Muhtemelen olamayacağını biliyorlardı. 12 Eylül zamanıydı hâlâ.
Ben de arkadaşları zorda bırakmamak için başvurmadım.
5. İstinye macerası pek çabuk sonlandı, neredeyse başlamadan ve
üniversiteye ayak basmadan. Artık hiçbir üniversitede çalışmıyorum,
çalışanlara da Allah kolaylık versin! Şirince'de bir korsan üniversite
kurdum. Bölüm başkanı benim, dekan benim, rektör benim... 14 öğrencimiz
var... Çok mutluyum.
(Bu mesaj Turkmath'a gitmeyecek, isteyen yollar.)
A


01.01.2025 23:00 tarihinde yilmaz akyildiz yazdı:
> Facebook da AN annesi hk da yazarken Türkiye matematiğini utandıracak
> bazı gerçeklerden de bahsediyor. Benzer gerçekler (aramıza yeni
> katılan diyeceğim ama o bana kızacak, "ben hep buradaydım"
> diyecektir...) Selman Akbulut için de geçerli.
>
> https://www.facebook.com/share/1HDg52qmBr/
>
> Adam Kaliforniya da tenürlü ama memleketinde kalmak istiyor. Çünkü
> Baba AN nin vasiyeti var: Matematik Köyü kuracaksın!
> İlk tekmeyi ona, bir sene sabatikal ini geçirdiği,  Bilkent vuruyordu.
> ODTÜ yü hiç düşünmedi sanırım.
> Devlet üniversitesinin verdiği maaş az olmalı, dolayısı ile  özel de
> iş aradı.
> Ama bu arada benim de yeni katıldığım Boğaziçi ne müracaat etti,
> devlet üniversitesi olsa da nasılsa orası İstanbul, ek gelir başka
> türlü elde edebilirdi. Örneğin Haluk Oral saatliğine 100 dolardan
> yeşil desteler biriktiriyordu. (Buna ragmen kardeşi için benden o
> parayı istemeyecekti..bu başka bir hikaye ve sonu benim için çok kötü
> oldu, AÜ altınlarını kurtardı ama ben dolarlarımın yarısını
> kurtaramadım!).
>
> İş için müracaat etmiş olmalı, Ali benim yeni katıldığım Boğaziçinde
> bir konuşma verdi. İleride kitabını yazacağını söylediği Grup Teori de
> son yaptıklarını anlattı. Aman Allahım, evlere şenlik. En son noktayı
> sağ alt köşeye koyduğunda artık kara tahta da tek bir başka harf
> konacak yer kalmamıştı. Şimdi gelde pişman olma, neden ben o tahtanın
> resmini çekmedim ki? Kafama sıkayım. Gerçi o zamanlar cep telefonları
> henüz yoktu. Konuşma sonrası bendeki his:  Ben gibi bir "Salieri" yi
> (gerçi başlangıçta instructor olarak) alan bu Bölüm AN gibi birini
> almamazlık edemezdi. Haydaaaa.. bir de ne duyayım: Ali reddedildi ve
> neden olarak da siyasi kimliği, babası vs gibi fısıltılar dolaştı
> Bölümde. YALAAAAAN! Billahi yalan! Ben henüz Bölümün iç işlerini
> bilmediğimden, Alp ve Betül gibileri henüz tanımadığım dan bu yalan ın
> farkına o zaman varamamış sadece şaşırmıştım. Sanırım o zamanlar AÜ,
> KOÇ için bölümden ayrılmıştı.
> Bilgi de neler oldu bilmiyoruz. Uzun yıllar sonra Ali şak diye İstinye
> de göründü. Beyinci Türker Kılıç da  Bahçeşehir çöplüğünden İstinye ye
> geçerken  bir de gördüm ki felsefeci (bilim tarihi de bilir)  Şafak
> Ural da İstinye den  Topkapı Üniversitesine geçmiş.
> Neler oluyor İstanbul da?
>
> Burası Odessa
> Moraller bozuk..
> Henüz bir kız çocuğu iken bir gece aniden müslüman ve hristiyan
> gençlerin birbirlerini öldürmeye başladığını yaşayan  Ninem Homa derdi ki:
> "Herşey olsun ama savaş olmasın".
>
>
>
> MÇ4. Bugün annemin doğumgünü. 2 Ocak mıydı yoksa? Yılbaşının hemen
> ertesine geldiğinden hep unutulurdu doğumgünü. Bundan da şakayla
> karışık hep yakınırdı.
>
> Annem hakkında yazdığım ilk üç yazı ağır geldi galiba. Tepkilerden
> anlaşılıyor. Biliyorum, bir anneye bunları kondurmak zor. Ne de olsa
> ana kutsaldır kültürümüzde. Zaten ben de konduramadığım için yazıyorum
> ya. Ta başında söylemiştim annemin sıradışı bir insan olduğunu. Aziz
> Nesin'den çok daha çarpıcı bir kişilik olduğu kesin. Sadece kişiliği
> değil, bakışları da, laf sokuşturmaları da, tokatları da...
>
> Bugün daha hafif bir yazı yazayım.
>
> Annem biz doğduktan sonra üniversiteye gitmiş. İstanbul Üniversitesi
> Felsefe Bölümü. Annem "fakülte" derdi. Annem "fakülteye", babam "işe"
> giderdi. İkisinin de ne demek olduğunu bilmezdim, ama o kadar çok
> duydum ki anlamlarını bilmeden kanıksadım bu sözleri. Yıllar sonra
> hocaları Cahit Tanyol ve Nurettin Şazi Kösemihal sık sık rakı
> sofralarımızın konuğu oldular. İkisinden biri sevilmezdi ama hangisi
> olduğunu unuttum.
>
> Üniversitede mantık okumuş. Topu toplamı bir dönem okumuştur herhalde,
> o da olsa olsa Aristo mantığıdır.
>
> Ben de üniversitede matematik okuduktan sonra matematiksel mantığa
> ilgi duydum. Yale'den matematiksel mantık ve cebir konusunda doktoramı
> aldım. Doktora sonrası Berkeley'e gittim. Konumda uluslararası
> dergilerde makaleler yazıyorum. Dünyanın dört bir yanına konferanslara
> davet ediliyorum. Ama bütün bunlar annemi durduramadı, her Türkiye'ye
> gelişimde bana mantık dersleri veriyordu, yanlışlarımı düzeltiyordu,
> bilgi eksikliğimi gideriyordu... Beni aşağılamak konusunda hiçbir
> engel tanımıyordu.
>
> Yıl 1986. Askerlik için Türkiye'ye gelmişim. Orduyu isyana teşvik
> suçlamasıyla tutuklanmışım. Aklandıktan sonra yasadışı olarak pasaport
> alamamışım... Evlenmişim, bir çocuğum var. Ama param yok. Babamdan
> istemeye de utanıyorum. Bir müddet İstanbul'da özel ders verdim. Sonra
> hayat daha ucuz diye Balıkesir Ören'e yerleştik. Annem de bizimle.
>
> Aylık bir dergiye popüler matematik yazıları yazıyorum. Her yazı en az
> bir ayımı alıyor... O kadar dikkatliyim. Yazı anlaşılır olmalı,
> sürükleyici olmalı, kendini okutturmalı, bunun için çok emek
> harcıyorum, ama aynı zamanda imla hatası olmamalı. 15 yaşımda
> yurtdışına çıkmışım. Türkçem zayıflamış olmalı. En çok imla
> hatalarından korkuyorum. "Aziz Nesin'in oğlunun Türkçesine bak"
> dedirtmek istemiyorum. Bu yüzden yazılarımı dergiye yollamadan önce
> illa babama okutturuyorum. Ama babam İstanbul'da kaldı. Neyse ki annem
> var yanımda.
>
> Bir gün mantık üzerine popüler bir yazı kaleme aldım. Tabii işin içine
> ister istemez felsefe de giriyor. On onbeş sayfa civarında bir
> yazıydı. Anneme verdim okusun diye. İlgisini çekmesi lazım. Daha çok
> modern mantık, 20'nci yüzyıl. Hiç bilmediği konular.
>
> Yazıyı aldı. Okudu. Sonra geri verdi.
>
> Hani akreple kurbağanın meşhur öyküsü vardır. Kurbağa akrebi sırtına
> bindirip karşı sahile geçirirken akrep kurbağayı sokmuş. Sulara
> gömülürken kurbağa şaşkınlıkla sormuş:
> - Yahu yaptığın işe bak, ikimiz de öleceğiz şimdi. Hani sokmayacaktın?
> Neden soktun?
> - Benim huyum böyle kurbağa kardeş, demiş akrep, başka türlü yapamam ki...
>
> https://www.facebook.com/share/1HDg52qmBr/
>
> Yazıyı geri verirken annemin söylediğini hiç unutmadım. Vallahi
> yaraladığından değil, billahi değil, böyle bir insan olduğundan:
> - Baban senden daha iyi yazıyor.
> Huyu böyle, sokmadan yapamıyor.

-- 
Bu e-posta, Avast antivirüs yazılımı tarafından virüslere karşı kontrol
edildi.
www.avast.com


<https://www.avast.com/sig-email?utm_medium=email&utm_source=link&utm_campaign=sig-email&utm_content=emailclient>
Virüs
yok.www.avast.com
<https://www.avast.com/sig-email?utm_medium=email&utm_source=link&utm_campaign=sig-email&utm_content=emailclient>
<#m_-8173918017403714349_DAB4FAD8-2DD7-40BB-A1B8-4E2AA1F9FDF2>
-------------- next part --------------
An HTML attachment was scrubbed...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/turkmath/attachments/20250102/4d8ef145/attachment-0001.html>


More information about the Turkmath mailing list