[Turkmath:7250] AG ve AG

yilmaz akyildiz yilmaz.akyildiz at gmail.com
14 Eki 2010 Per 16:40:19 EEST


*A*lgebraic *G*eometry   ve   *Al*exander *G*rothendieck

Ne güzel ve yerinde bir tesadüf, (gözleyen: Mesut Şahin)

Bilhassa sırfi matematikde kariyer yapıyor veya yapacak genc arkadaslara
şu yaziyi okumlarini candan öneririm:

"Reminiscences of Grothendieck and His School"
AMS Notices October 2010, sayfa:1106 - 1115

Kişisel notlarim:

*(iş bu kısım, Timur Karaçay ın teşvik edici bir cümlesinden **esinlenerek
kaleme alınmıştır)**
*
Kendimi, yaşadığım 60 lı (İstanbul İTU - Ankara ODTÜ) ve 70 li (Caltech -
Stanford - Berkeley)
yıllarından dolayı çok şanslı sayıyorum.
Bugünlerdeki moda (ertuğrul özkök) e uyarak: çok şükrediyorum...
Grothendieck le ilgili o satırlarda kendi hayatimdan da o kadar seyler
buluyorum ki:
Chairman Mao Tse Tung dan tutun da Fizikçi Richard Feynman a (After May
1968)
IHES in seminer odalarindan tutun da arkasındaki ormanlarina,
Deligne den Hartshorn a,
Alexander i sevmedigi gibi
ben den de hiç hoslanmamis Belçikali Nicholas Kuiper e
Cartier den Quillen e, Kleiman a kadar,
Chern den Atiyah a...
bunlar 70 lerin ilk yarisinda
tam da benim berkeley - ogrencilik yillarimda
matematigi muthis bir ivme ile uçuran insanlar.
Atiyah - Singer Index Theorem
Pontryagin ve Chern Classes
Hirzebruch,  Serre
paris - boston - berkeley
Hirzebruch Bonn dan
elbet Atiyah Oxford dan,
ama o zamanlar Singer in yakininda Harvard dalar.
Sayfa 1113 de bahsedilen Grothendieck - Langlands baglantisina ilk
1972 de Corvalis/Oregonda bizim de bulundugumuz konferans da
işaret edilmisti.
O kadar cok hatiralar akla getiriyor ki bu yazi bende
sanki 1970 ler matematik film şeridi geçiyor gözlerimin önünden.

Ama bu yaziyi okurken aklima takilan hep O,
Büyük Iskender Grothendieck in bugünkü hikayesi...
Adam hala kayip... kimse nerde bilmiyor...
Pirene dağlarında olduğu sanılıyor.

Kilyos koyunde evimin etrafinda pek çok kedi ve köpek yaşar,
bazilari yaslaninca ortadan kaybolurlar,
ölülerini bize göstermezler.
Yaşlanip zayiflayinca düsmani köpekler ona bogazindan saldirmislar olmali,
karli bir günde sokak kopegim Foks u
kanlar icinde ormana dogru giderken gormus,
ardindan yalvarircasina seslenmistim geri dönmesi için,
donup bakmamisti bile geri bana.
Halbuki onceleri benim kokumu bir km den alir ve koşar beni  karsilardi.
Asil hayvanlar ölülerini sahiplerine göstermezlermis.
Komsunun bir kedisi de benzer sekilde kaybolmustu ihtiyarladiginda.
O kediye filozof ismini takmistik.
Sanki dusunen bir insan gibiydi,
agır, vakur ve aristokrat birisiydi.
Sonunu görmedigim için
anısı bende hep öyle kaldı.

Bu arada, Grothendieck zeytin agacini çok severmis,
mütevazi oldugu, uzun yasadigi, dayanikli oldugu ve
içinde çok günes ve hayat sakladigi için.
Benim de bahçemde var bir tane, 5 yasinda,
matematikcilerin yolu birmis misali,
ilhan Ikeda da kendi bahçesine dikmis bir tane.
Geçen sene benim agaç bir kilo zeytin verdi.
Google dan bakip bilimsel bir sekilde salamuraya yatirdik
ama ne hikmet ki tutturamadik.
Demek ki taş yerinde ağırdır misali,
zeytini de Ege de dikmeli.

Kitap okumaya vakti olmazmis Grothendieck'in,
(bir günde var sadece 24 saat),
ama Bach ve Bethowen'in son quartetlerini dinlemeyi severmis.

Grothendieck in 1300 sayfalık "Récoltes et Semailles" yazisi icin
bazi matematikçiler:
"işde AG nin delirdiginin kendi agzindan ispati" derlerken
okuyan bazı non-matemtickciler icin bu yazilar hayatin damarına parmak basan
bir anıtmış...
Bizde ruscasından okumuş birisi var ve bu kitap için şunu söyliyor:
"Hayatın nasıl yaşanmasının gerekltiğini en güzel bir şekilde anlatan büyük
bir emsalsiz anıt.
Ben hiç bir yazıdan daha önce bu kadar güç almadım.
İnsanı, tabiatı, Tanrı yı bu kadar çıplak görebilmiş başka birisini ben
bilmiyorum.
Dostoyevski Lermontov, Chekov, Tolstoy, Pushkin, Mayakowski,...
hiç birisi AG nin yazdıkları kadar benim kafamı çevirememiştir."

Ayrıca, bu 1300 sayfada AG kendi iç dünyasını, yaşadığı acıları ve
başklarıyla yaşadığı deneyimleri,
çok acı bir şekilde anlatıyormuş.
İçindeki çocukla Tanrıyı konuşturuyormuş.

Kitapdan bazı bölüm başlıkları ve bazı temalar:

Galois nın geride bıraktığı zenginlik.
(AG ölümden korkmuyor ve
yazısında Galois ile kader birliği içinde olduğunu hissettiriyormuş).
Yalnızlık benim için düşman değil bilakis en iyi dost.
Yalnızlıktan ayrıldığım anda bütün ruhumla ona geri dönmek istiyorum.
Korku nun nasıl matematiğe girdiği,
Chevalley ile buluşmalar ve O na olan hayranlık.
Yanlışlarım, içimdeki korkular,
Doğumdan gelen korkular, hayatta edinilen korkular.
Tanrı nın yanlışlıkları
Ekilen tohumlardan ne çıkacağının bilinmemesi,
iki yüzlü insanlar,
çamur gölünde batan insanlar
Kirliliklere bulanmış üsttekiler
Bu dünyaya gelmiş olmanın pişmanlığı,
sevgi dünyası
savaşsız dünya
Bourbaki karşıtlığı
(elveda diyecek dost yok,  megerse hepsi yabancı imiş),
Elveda Yabancılar
Toplanmamış (buğday) ekinlerleri
öğretmen ve öğrenciler
(öğrencilere verilen onca şeylerden geri gelen hiç bir şey yok)
Dürüstlük
Savaş karşıtlığı
Matematik de Etik
Su üstüne çıkan kirler
Tutkulararım
Tutku ve Sanat
Meditasyon
Hayata hayranlık
Çocuklar
Geri dönüş ve yenilenmek
Yasak Elma (Adem-Havva)
Tek oyuncu
Spor olarak Matematik
İçimdeki Tanrı
İçimdeki Sır
Sonsuzluk

Bu belgenin orijinal fransızcası, rusca ve ispanyolca tercümleri internetde
var ama ingilizcesi yok,
(çok fakir olduğunu ve mezarlıklarda yaşadığını iddia eden) garip birisi,
Dr. Roy Lisker, kendi tercümesini para ile satıyor...

Benim anladığım, rusca dilinin derinlik ve zenginliği de katılınca,
bu 1300 sayfanın rusca tercümesi acaip bir belge haline gelmiş.
"Bu yazıları ruscasından  okurken insanın sarsılmaması ve göz yaşlarına
boğulmaması imkansız"  deniliyor...
Bu nedenden olsa gerek, rusca tercumesinde 50 paragraflık,
AG in kendi ölümü ve cenazesini anlattığı kısım, yayınlanmamış...

AG nin kendisini en çok sorguladığı husus da,
kendi sorularının başkaları için bir mana ifade edip etmediği imiş.
Zaten ağlatan kısımlar da bu gibi kendi kendisine acımasızca sorduğu
soruların samimiliği, çocuksuluğu ve ağırlığı imiş....

Gelin, Ahmet Kaya nin bir türküsünü AG ye uyarlayarak bitirelim bu yazimizi:

Dalyan gibi bir çocuktu
Benim gözümde küçüktü
Küstüde dağlara cıktı
İner mi inmez mi bilmem

Şimdi dağların tozudur
Belki isyanın sazıdır
Halen kalbimde sızıdır
Diner mi dinmez mi bilmem

Adı İskender kendi Büyük
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
Döner mi dömez mi bilmem

Mavi gözleri boncuktur
Ölüm korkusu şuncuktur
Azrail atı kancıktır
Biner mi binmez mi bilmem

Parkasına kar yağmıştır
Bir kenarda ağlamıştır
Belki elleri yanmıştır
Söner mi sönmez mi bilmem

Adı İskender kendi Büyük
Makamı yok dem tutulmaz
Dağlara soru sorulmaz
Döner mi dömez mi bilmem.

Söz: Yusuf Hayaloğlu
Müzik: Ahmet Kaya

-- 
y. a.
-------------- sonraki bölüm --------------
Bir HTML eklentisi temizlendi...
URL: <http://yunus.listweb.bilkent.edu.tr/pipermail/turkmath/attachments/20101014/01c36138/attachment-0001.htm>


Turkmath mesaj listesiyle ilgili daha fazla bilgi